Diyabet hastaları dikkat! Bu hatalardan kaçının! Ansızın uyku basıyor, canınız sık sık tatlı çekiyorsa! Sigara ve alkol diyabetin risklerini artırıyor! Son yıllarda görülme sıklığı hızla artan diyabet önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan çalışmalar, ülkemizde her 8 kişiden birinin diyabet hastası olduğunu gösteriyor. Fonksiyonel Tıp çalışmaları yürüten Acıbadem Maslak Hastanesi Uzmanı Prof. Dr. İsmet Tamer, halk arasında ‘şeker hastalığı’ olarak bilinen diyabetin, özellikle sağlıksız yaşam alışkanlıkları nedeniyle günümüzde gençlerde hatta çocuklarda da yaygın hale geldiğini belirterek “Diyabetin ortaya çıkmasında genetik yatkınlığın yanı sıra sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve obezite gibi faktörler de büyük rol oynamaktadır. Diyabet kontrol altına alınmadığında kalp ve damar hastalıklarından böbrek yetmezliğine dek birçok ciddi hastalığa yol açabildiğinden tedavide gecikilmemesi gerekir. Ancak tedavinin başarılı olması için sadece ilaç kullanımı yeterli değildir; bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir” diyor. Prof. Dr. İsmet Tamer diyabet hastalığında bütüncül yaklaşımın önemini ve diyabet hastalarına özel 5 yaşamsal önlemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. · Bu belirtileri gözden kaçırmayın! Erken tanı diyabetin gözlerde, böbreklerde, sinirlerde ve kalpte yol açabileceği hasarlara karşı önlem alınmasını sağlar. Eğer aşırı susama, sık idrara çıkma, sürekli yorgunluk, bulanık görme ve kilo kaybı varsa mutlaka doktora görünmelisiniz. Ağız kuruluğu, ciltte kaşıntı ve kuruluk, ellerde ve ayaklarda karıncalanma da diyabete işaret edebilir. Ansızın uyku bastırması, canınızın sık sık tatlı çekmesi de henüz diyabet hastası olmasanız bile sizde büyük ihtimalle insülin direnci sorunu olduğunu gösterir. Bu nedenle mutlaka doktora danışmak gerekir. · Sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanın! Karbonhidrat, yağ ve protein dengesini sağlayan sağlıklı bir beslenme planı, öğün saatlerinin düzenli olması kan şekerinin ani yükselip düşmesini engeller. Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta egzersiz yapmak (örneğin; gün aşırı 35-40 dk tempolu yürümek), stresi yönetmek, düzenli uyku kan şekerini kontrol altında tutmak için son derece önemlidir. Alkol ve sigaradan kaçınmak gerekir. Alkol yüksek kalori içerir ve tedavinizi aksatmasanız bile kan şekerinizin kontrolünü bozarak komplikasyonları hızlandırabilir. Kalp krizi, bacak atardamarlarında tıkanıklık ve beyin damar tıkanıklığı sonucu ortaya çıkan felç durumu sigara içen diyabet hastalarında daha sık ve daha şiddetli şekilde görülür. · Çok sık yapılan bu hatalardan kaçının! Diyabet hastalarının bazı hatalara çok sık düştüğünü, bunun da hastalığın kontrolsüz şekilde ilerlemesine yol açtığını belirten Prof. Dr. İsmet Tamer “Örneğin; öğün atlayarak kilo vermeye çalışmak kan şekeri dengesini bozup diyabet yönetimini zorlaştırır. Hastaların kendilerini iyi hissettiklerinde, tatlı yemediklerinde ya da kan şekeri normal çıktığında ilaçları almayı ihmal etmesi de tedavide ciddi zorluklara yol açabilir. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarına uymamak, fazla karbonhidrat tüketimi, sigara ve alkol kullanımı ile yeterli fiziksel aktivitenin yapılmaması da sık görülen yanlışlar arasındadır” diyor. · Tedavinizi aksatmayın! Düzenli bir tedavi süreci, hastalığın ilerlemesini ve diyabete bağlı komplikasyonların ortaya çıkmasını önler. Tedavi aksatılırsa kan şekeri seviyeleri kontrolsüz şekilde yükselebilir. Bu da kalp-damar hastalıkları, böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hasarı ve şeker koması gibi yaşamsal sorunlara yol açabilir. Bu nedenle tedavinin sürekliliği ve disiplinli olunması hayati önem taşır. · Sadece ilaca güvenmeyin! Fonksiyonel Tıp çalışmaları yürüten Prof. Dr. İsmet Tamer, diyabet tedavisinde sadece ilaç kullanımının yeterli olmadığını, bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini belirterek “Bütüncül yaklaşım; sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerini, beslenme düzenini, fiziksel aktiviteyi ve düzenli doktor kontrollerini kapsar. Psikolojik desteğin de diyabet tedavisinde önemi büyüktür. Diyabet hastaları genellikle uzun süreli bir tedavi süreci ile karşı karşıya oldukları için stres ve depresyon riskleri yüksektir. Hastaların tedavi sürecine katılımı ve motivasyonu, bu sürecin başarısında kilit rol oynar. Gerekli hallerde psikolojik destek alınması da bütüncül tedavinin önemli bir parçasıdır.” |