Islandı gözlerimiz, buğulanmış camlarda,
Denizleri aradık, çöle dönmüş kumlarda..
Üzülme, kederlenme.. geçip gider bunlarda ;
Top yekün bir savaşın, ortasında kalmışız,
Şu üç günlük dünyada ne çabuk yıllanmışız.
En karanlık günleri, güneşiz yaşamıştık !
Işığın varlığını, karanlıktan almıştık..
Sesimizi “dost olan” duyar diye sanmıştık ;
O sahte gülüşlere, nasıl da inanmışız,
Şu üç günlük dünyada ne çabuk yıllanmışız.
Gökleri de biliyor, yerleri de biliyor,
O her şeyin sahibi, çağırınca geliyor..
Yokluğumun esrarı varlığımı siliyor :
Biz doğarken, mevladan dersmiizi almışız
Şu üç günlük dünyada ne çabuk yıllanmışız.
Damla Damla akıyor öfkeler içimizden,
Çok şeyleri sakladık, kendimiz kendimizden.
Belki de utanırız, yürüyen gölgemizden ;
Yanar dağda lâv olup, sularında yanmışız,
Şu üç günlük dünyada ne çabuk yıllanmışız !
Kaybedenler arıyor, köşe bucak yolları,
Tanrı unutmaz amma, unutuyor kulları..
Çaldılar hepimizden, o en güzel yılları ;
Ruhsuzları bedenin, bir parçası sanmışız..
Şu üç günlük dünyada ne çabuk yıllanmışız !
Ne tartı var ne ölçü, katar katar yükümüz,
Taaa..ademe dayanır, Havva ile öykümüz !..
Yankılanır dağlarda yürek yakan türk’ümüz ;
Unutulan yıllara ..boşuna inanmışız !
Şu üç günlük dünyada ne çabuk yıllanmışız !