1. Haberler
  2. Güncel
  3. AZERBAYCAN BAKÜ-GENCE GEZİSİ İZLENİMLERİ-4

AZERBAYCAN BAKÜ-GENCE GEZİSİ İZLENİMLERİ-4

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eğitimci yazar Nuri Gökçek’in yazı dizisi devam ediyor.

Bakü’ye geleli altı gün oldu. İnanın ki gezip görmek istediğimiz yerleri gözümüzün önüne getirdiğimizde günler yetmiyordu. Örneğin: Bu gezimiz sırasında ben, daha önce bizzat köyümüze kadar gelerek yöremizde tarihsel araştırma yapan Prof Tacir Sammi

Bey’le buluşarak Bakü kütüphanesine gitmek olacaktı, ancak kendisine bir türlü ulaşamadım. Amacım, Kars’ın kurtuluş mücadelesinde Cenubi Garb-ı Kafkas Hükümeti ve Akbaba Şur’a sı hakkında bilgi toplamaktı. Ne yazık ki bunu gerçekleştiremedim.

Biz burada baştan beri Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey’in de Bakü’de neyi var neyi yok ziyaret planımıza almıştık. Ne var ki Elçibey’in Fahri Hiyabanı Mezarlığı (Ulusal Şeref Mezarlığı) Bakü’nün bir hayli dışında olduğu için gidemedik. Ebülfez Elçibey, Azerbaycan’ın SSCB içinde bir sömürge olduğunu ileri sürmüş, ülkesinin bağımsız demokratik bir cumhuriyet olacağına inanmıştır. Sosyalizme karşı olan Elçibey, en başta Atatürk olmak üzere, Gandi’den ve Azerbaycan’ın ilk kurucusu Mehmet Emin Resulzade’den etkilenmiştir.

Bugün Türk milletinin hafızasında Ebülfez Elçibey’in adı, Karabağ’da Ermeni mezalimiyle birlikte anımsanmakta, orada işlenen cinayetler, yapılan kitle katliamlarıyla Azerbaycan’da akan gözyaşlarına isyanın simgesi olmuştur. Bunların başında 26-27 Şubat 1992’da Ermeniler tarafından yapılan, 106’sı kadın,70’i yaşlı,63’ü çocuk 613 masum Azerbaycan vatandaşının katledildiği Hocalı Katliamına Elçibey’in çaresizce ağlayışı damga vurmuştur. Yaklaşık bir yıl sonra 2 Nisan 1993’te Ermeni Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan’ın Kelbecer Kentini ve 145 köyü işgal ettiğinde, çoluk çocuk demeden insanları acımasızca işkenceden geçirmiştir. O sırada Elçibey, öldürülen masum insanların cesetlerini ve esirleri kurtarmak için Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dan helikopter ister.

Vaktiyle gerek Balkanlardan gerekse Irak’tan milyonlarca göçmeni Türkiye’ye getirmekte hiç tereddüt etmeyen, hatta bugün ülkemizde 8-10 milyon sığınmacı-göçmenin ülkemizi adeta işgal edişinin de önünü açan, buna sebep olan Turgut Özal, Azerbaycan’ın en dar gününde Elçibey’in yardım talebine; “Onlar, bizden çok İran’a daha yakındırlar. İran yardım etsin.” Diyerek Azerbaycan’ın tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Salt inanç ekseniyle, mezhep farklılığı gibi asla geçerli ve haklı olmayan bir nedenle on binlerce masum insanı düşman elinde bırakmak çifte standart olduğu gibi Türk milletinin asaletine de yakışmamıştır.

Türkiye’de Elçibey (Annesi Türkiye kökenlidir) çok yakından tanındığı gibi halkımızın hafızasında sade, duygusal yapısı, özverili ve dürüst devlet adamı kişiliği saygın yerini daima korumuştur. Onunla ilgili ağızdan ağza dolaşan bir anısını paylaşmak isterim: Bir gün Elçibey’in kızı Çilenay, yıpranmış ayakkabıları yerine babasından yeni bir ayakkabı ister, Elçibey’in, “Tamam kızım, aybaşı olsun maaşımı aldığımda alacağım.” Yanıtı acaba “devletin malı deniz, yemeyen domuz!” diyerek devlet malını har vurup harman gibi göye savuran bugünkü etkili ve yetkili devlet adamlarınca ne ifade ediyor, merak ederim doğrusu?

22 Ağustos 2000 yılında 62 yaşında prostat kanserinden Ankara’da vefatında cenazesine 800 bin kişinin katılmış olması Türkiye’de ne kadar çok sevildiğinin göstergesidir. Kendisi 10 Kasım 1993’te Anıtkabir’i ziyaretinde deftere, “Ey büyük Türk’ün büyük komutanı! Seni ziyaret etmekle özüm ve milletim adına şeref duydum. Senin Eskerin.” Sözlerini yazmıştır. Yüreğinde Türkiye sevgisi olan böyle bir insanın bu sözleri Azerbaycan ile bir millet, iki devlet olduğumuzun kanıtı değil midir? Dar günleri görmüş, ulusunun kurtuluşu ve var olma mücadelesinde ölümü göze almış bir devlet adamının Atatürk’le ilgili böylesi yürekten seslenişi içimizdeki gafillere bir şeyler anımsatır mı? Bilemiyorum.

Bakü’de bugün son günümüz idi. Bu gece avdobus’la 400 km. ötede Gence’ye gideceğiz. Bu yüzden gezi yoldaşım İlyas Alagöz’le Azerbaycan’ın muhalif şair ve yazarlarından Hüseyin Cavid’in müze haline getirilmiş evini görmeye karar verdik. Hüseyin Cavid 24 Ekim 1882’de Nahcivan’da doğmuştur. Azerbaycan’da şiir ve oyun yazarı olarak isim yapmıştır. 1905 yılında Türkiye’de tahsil hayatını sürdüren Cavid, burada Tevfik Fikret ve Abdulhak Hamit Tarhan’la tanışır. Sovyetlerde Stalin’le başlayan (1937-1941) yapılanma sürecine istenilen desteği vermemesi üzerine Türkçü, Turancı, Panislamist Hüseyin Cavid’e tepkilere sebep olur ve Sovyet yönetimince Sibirya’ya sürgün edilir. 5 Aralık 1941’de Sibirya’da sürgünde ölen Hüseyin Cavid’in naşı doğumunun 100. Yılında bizzat Haydar Aliyev tarafından Nahçivan’a getirilir ve adına bir de anıt dikilir. 15.09.2024 (devam edecek)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
komik
komik
0
vir_sl_
Virüslü
AZERBAYCAN BAKÜ-GENCE GEZİSİ İZLENİMLERİ-4
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin