Sır gelen sır gidiyor, meçhuldeki gemiye,
Yer-gök tutuklu kalmış, o mukaddes sevgiye..
Yüz bin katır çekemez, bir gölgenin yükünü,
Bir dirheme denk gelir, kâinatın yekünü !
Kaçıp durdum yıllarca, beynimdeki savaştan,
Soğudum ‘gönül’ denen, en yakın arkadaştan..
Hayal-mayal uzaktan, birini görüyorum :
Dağların üzerine, dağları sürüyorum !..
Kudret o.. çare odur !.. karanlıktan ışığa,
Akıllar tutulacak.. böyle bir karşılığa..
Duâlar, haykırışlar…yetmedi yetmeyecek ;
Bu Mukaddes yolculuk,hüsrânla bitmeyecek !
Taşlar dökülsün artık, herkesin eteğinden,
Ârş’a kadar yürüdü, Mevlâna bu düğünden..
Kendimi arıyorum, muhammed’de Ali’de ;
Deryalara sığmışız, bu daracık vadide !
Delirmiş bir aslanı, kaç zincir çeker bilmem,
Ben tatmışım ölümü, sırra masharım ölmem !
Kalkın yürüyün artık, asırlarca yattınız, Gerçeğin üzerinden, hayali aldattınız !
Bitti diye sanmıştım, yitirdiğim umutlar,
Bana geri getirdi…o karanlık bulutlar..
Nereden bakıyorsun, şu dünyaya nereden ?
Güneş doğacak bir gün.. o isli pencereden !