Yalçın AKBULUT
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Makaleler
  4. BİR DÖNEMDE BÖYLE GEÇTİ…

BİR DÖNEMDE BÖYLE GEÇTİ…

featured
service

Yarın 2024-2025 Eğitim ve Öğretim yılı sona eriyor evlerine koşan çocuklarımızı karşılamaya hazırmıyız ?

Kapıdan girer girmez zaten çalışmadın ki aldığın notlardan ne bekliyordun sözlerini sakın çocuklarımıza söylemeyin.

Onlar bizim geleceğimiz sizin ve öğretmenlerinin de desteği ile ikinci yarı yıl da başaracaklarına inanın ki onlar da bu azimle devam etsinler.

Lakin her insanın bir ışığı var ama, çocuklarımızdan yayılan ışık daha güçlüdür.
Eğitimci olduğum için olaylara eğitimci gözüyle baktığımda sokaklarda trafik ışıklarında araçların  önünü kesen ve bir lokma ekmek için dilenen çocuklardan gelecekte ne bekleyebiriz ki oysaki bu çocukların geleceğe iyi bakabilmesi için sağlıklı bir ortama ihtiyaçları vardır.

Bu nedenle ikinci yarı yıl dersleri ve girecekleri sınavları da düşünmemiz lazım ne diyor ülkemizin kurucu lideri ben bu ülkeyi gençliğe emanet ediyorum o zaman üniversiteleri okuduktan sonra ülkelerine başarılı birer birey fert olarak hizmet vereceklerine benim inancım çok fazladır.
Yoksulluk çocuk üzerinde görülen en büyük beslenme yetersizliğidir. Sağlıklı beslenemeyen çocuk ilerleyen yaşlarında sağlıklı karar verme yetkisinden uzak kalır.
Oysaki, Anayasa’mızdaki sosyal devlet nerededir? Besleyebileceğin  kadar çocuk ve sağlıklı nesil ülkelerin kaderleri olmalıdır.
Annelerin eğitimsizliği, babanın işsizliği yeşeren neslin felaketi olmaktadır. Küresel işsizliğin hızla yayıldığı bir dünyada gençlerimize ne yazık ki iş imkanı sağlayamıyoruz. Bizim çocuklarımız sınava girdiği halde dışarıda kalmaları bizleri düşündürmüyor mu?
Yoksulluğun sonu açlıktır, açlık vücuttaki organların yok olmasını sağlayan en büyük etkendir. 

Yoksulluk şiddetin en kötü şeklidir. Açlık hastalık getirir, insanlarda özgüvensizlik yaratır, şiddet yaratır.
Çünkü yoksul beden ezikliktir, bizler dünyada birlik, beraberlik huzur ve sağlıklı yaşamı bir türlü sağlayamadık ki bunlara yapacak çözümleri arayalım.
Çalışma ofisimize bakın çalışanlara gelen yemeklerin ve ekmeklerin %50 si israf edilmekte ve çöpe gitmektedir. Oysaki onlara muhtaç ne kadar insan ve hatta sokaklarda yaşayan hayvanların olduğunu düşünmek lazım.
Osmanlı İmparatorluğunun en güzel örneklerinden biriside vakıflardır, örnek olarak düşünelim çeşitli şehirlerimiz de aş evleri yaptırmışlar camilerin yanına imaretler açmışlar bölgede yaşayan yoksul aileler varsa çocuklarının karnını doyurmaları sağlansın diye.

Bakın ithalat yaptığımız komşularımızla  aramızda bir kriz çıktı mı, bizim üreticimizin malları ellerinde kalır,, aslında komşularımızda yaşayan halklarla bir sorunumuzun olduğu söylenemez, halkıda onu yönetenin yanlış kararları sonrası orda ki halkında açlıkla karşı karşıya kalması gerçeği vardır. Bizde de madalyonun yüzü farklı olmadı mı, halk ucuz sebze yeriz düşüncesini beklerken rant geliri elde etmek isteyen kişiler yüzünde halk pahalı sebzeleri tüketmek mecburiyetinde kalmadı mı?
Balık çok çıktığı zaman fiyatlar düşmesin diye balığın büyük bir kısmını denize dökmedik mi ama tüketiciyi koruyan yasalar uygulansa  oto kontrol mekanizması çalışsa halkın yararına kararlar kontrol edilse fakir fukara daha rahat bir nefes almayacak mı diye sorarım kendi kendime.
Hadi hayırlısı evinde  sıcak çorbası olmayan insanlara sabır diliyorum. Çocuklarımızı da sevgi ile kucaklıyoruz.
Saygılarımla

BİR DÖNEMDE BÖYLE GEÇTİ…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin