Televizyon ekranlarına baktığımız zaman 1 dakika içinde şehit oldular ikide resim olay kapandı. O zaman gel de o annenin gözyaşı o babanın yüreğindeki sızı, hele hele bir de evladı varsa onun ve annesinin gözünden akan yaş o çocuğun yetim bakışı insanın yüreğinde iz bırakarak gidiyor. Kurtuluş mücadelesin de bu topraklar kolay vatan olmadı. Her karışında bir Mehmetçik yatar, bir yiğidin kanı vardır bu bayrağın renginde.
Onun içindir ki şehitlik, en yüce mertebedir. Vatanı, milleti, bayrağı uğruna canını vermektir.
Hudut boylarında eksi 40 derecede nöbet tutan bir askerin dualarını duymak gerekir.
Biz bugün burada rahat yaşıyorsak, birileri bizim yerimize savaşmayı, can vermeyi göze aldığı içindir. Bu yüzden, şehitlerimize sadece dua değil, minnet ve vefa borçluyuz
Bakın dünyada ki insanlar nedense bir türlü mutluluğu bulamamaktadır. Çok mu zor acaba diye düşündüm durdum. Bakın Ülkemizi ele alalım eskiden çokça şehit verdiğimizi hatırlayalım. Şimdi tek tük şehit haberi gelince nerede ise sevince boğulacakmış gibi oluruz. Oysaki o ateş düşen evlerin içini hiç düşündük mü?
Daha kısa bir süre önce Amasra’da ateş düştüğü yeri yakmıştı. Düşününce çokça gerçekçi ve bir parça acımasızca söylenmiş. Kırk bir eve ateş düştü, kırk bir can canından oldu. İsimlerini bilmediğimiz karanlığın efendileri bir avuç kömür uğruna hayattan göçtü. O kömür kimi evleri ısıtacak, kimi evleri soğutacaktı.
Bolu Kartal kayada yangına şehit verdiğimiz çocukları analarını ve babalarını ne çabuk unuttuk bence unutmadık çünkü hepsi içimizde bir yara olarak devam ediyor.
Daha dün yurdumuzun çeşitli yerlerinde iş için gezmek için İstanbul’a gelen gencecik ana kızı mı söylesem masum yavruyu mu söylesem giden altı can içinde ateş düştüğü yeri yakmadı mı?
Artık askerimiz ölmesin, madencilerimizin acısı dinsin sokak ortasında insanlar ölmesin. Trafikte aracımı nasıl solladın diye inip silah çekmeler sona ersin.
Biliyor musunuz, bir işi sonuna kadar devam ettirmiyoruz nedense. Bir olay oldu mu ortalığı bir ateş alır, üç dört gün sonra yine unutulur. Alınan tedbirler daima yetersizdir. Az iş, öz iş olsa yine yeter.
Yarım kalan hayatların yarım hikayelerini dinlemek ne kadar acıdır. Ama onları unutmak daha da acı olmalı. Elbette bu işin ciddi bir tehlikesi var ama neden bu konuda “iyi anlamda” başka ülkelere örnek olmayalım ki?
Hep mi her zaman sondan birinci olacağız? Dört yanlış bir doğruyu hatta çok doğruyu götürür, unutmayalım.
Artık şeytanın bacağını kırmalıyız! Bizim ülkemizden daha güzel ülke yoktur, onun için ülkemize sahip olalım.