Hayatımızın “acımasız” olduğunu söylemek kadar saçma birşey yok bence, hayatımızın acımasız olması yazılmış olan kaderimizemi bağlı, kaderimiz nasıl yazıldıysa,neyi nasıl yaşamayı hak ettiysek öyle yaşayacağız anlamına gelmiyor bence.
Hep düşünmüşümdür her şeyin şeyin bir başlangıcı vardır, nasılki doğduk yaşayacağız ve öleceğiz topraktan geldiğimiz gibi yine toprağa kavuşacağız ve o toprağımızın üzerinden yeniden çiçeklere can vererek yaşamaya devam edeceğiz.
İnsan hafızasının kendisinin en büyük düşmanı olduğunu unutmamak gerekir. İnsan hafızası o kadar acımasızdır ki sana olan değerleri alır götürür, sessizce, sonra da dalga geçercesine önüne uzatır fakat sen yetişemezsin çünkü onlar senden uzaklaşmışlardır.
Sen kendini sorumlu tutarsın tüm olan bitenden, zamanın günahını üzerine alırsın ve hafızanın yarattığı koskoca bir uçurumda yuvarlanır durursun ve tüm bu olumsuzlukları unutursun.
Sonra bir umutsuzluk kaplar içini denizden çıkmış balık misali çırpınır durursun. Bu kadar çabuk nasıl unutulduğunu düşünürsün bu kadar kısa sürede nasıl unutulduğunu aklının içerisinden geçirir kendi kendini yargılarsın. Belki bunları gece rüyanda görmüş gibi düşünür durursun şaka mı gerçek mi diye saatlerce kafa yorarsın.
Bu kadar hayallerin içerisinde unutulduğunu anlarsın artık sana hayat bir oyun havası, belki kulaklarına söylenen küfür, belki de suratına atılan bir tokattan bir parça olduğunu düşünürsün. Yazın sıcakları bile olsa sen kara kışı yaşarsın çünkü içinde fırtına ve kara bulutlar vardır. İliklerine kadar üşürsün.
Artık çalan her kapının ziline fırlamak, ve koşmaktan vazgeçersin. Eline kalemi alıp iki satır karalamaktan umudunu yitirirsin.
Bilirim hiç bir teselli fayda etmez şu an sana, her söylenen söz sadece bir harf yığınıdır aslında.
Unutursun, şimdi zor gelir biliyorum.
Korkarsın kendi benliğinden, bir köşede iki büklüm olur, büzülürsün.
Fakat ben şunu derim hep hayatımız bir kısır döngüden başka bir şey değildir. Her başlangıcın bir sonu vardır. İnsan ömrü de o kadar kısadır ki düşünün bir kere ezanla gelip sela ile gittiğimizi iki kaşın arası kadar yakın olan ölümün hissini duymadığımızı geleceğe bakarak neler yaptık dediğimizin hiç olmadığı bir dünya da ne için yaşadığımızı bile anlamış değiliz.
Ne yaptık ki insanlık için arkamızdan neler söyleyecekler bunu hiç düşündük mü? O zaman bu kısa zaman içinde düşünelim değil mi?
Yaşam çok zor ve zaman da çok acımasız..