Bugünüm de, geleceğim de yarınki geçmişim olacağına göre, bugün o gündür.
Bu haziran ayını da bayram ile babalar günü bir arada kutlamanın keyfini ve hüznünü beraber yaşadık. Babalarını kaybedenin hüznü yüzlerinden belli olsa da babası ile yaşayanlar çok mutluydular.
En üzücü olay ise ne yazık ki bayram trafiğinin verdiği sonuçlardı ne ne yazık ki yine 2 günde 2.176 yaralı verdiğimiz bu kısa günde 16 vatandaşımızı da kaybetmenin hüznünü yaşadık. Oysa ki azıcık kurallara riayet etsek bu kazalar oldukça azalacağını göreceğiz diyemiyorum nedense geçmişten hiç tecrübe kazanmıyoruz.
İnsan olarak içimizde sakladığımız güzellikleri keşfedip ortaya çıkarmak, insanlık yolunda atılacak çok anlamlı bir adım olabilir. Bu nedenle sevgi, saygı ve merhamet gibi değerleri yaşatmak yerine kin, nefret ve öfkeyi harekete geçirmek, insanlık dairesinden çıkmak anlamına gelmiyor mu?
İnsanoğlu ne yaparsa yapsın bir yerde eksiklik bırakır, yaptığınız şeyler için duyduğumuz pişmanlık zamanla geçer. Ne var ki yapmadığımız şeyler için duyulan pişmanlığın çaresinin olmadığını görürüz.
O zaman keşke dememek için: gitmeniz gereken yere gidin sevdiğinize gidin, yapmanız gerekeni yapın gerekiyorsa bir kalp kırın, kalbinizi dinleyin kırılsa bile bir gün ve geç kalmayın hayat trenine bir gün kaza etse bile çünkü son pişmanlığın zamanı ve saati yoktur.
Öfke patlaması sonucunda kin ve nefret insanı diğer insanlardan uzaklaştıran, can veren değil can alan kötü duygular değil midir?
İnsanoğlu yaşadığı yaşam boyunca geçmişi irdelediği zaman yaşamı boyunca geçirdiği yolculuğunun yarısı ak, yarısı kara olduğunu görür ve hüzünlenir. Yaşadığı pişmanlıklar ve keşkeler izleri ile dolu, insan kendi hayatının içerisinde yaşadıklarını kendisinden başka kim bilebilir ki.
Samimiyetsizlik kokan ilişkiler ve iki dudağın arasını süsleyen yalanlar. Maskeli yüzlerin arasına sıkıştırılmış bir benlik ve sonucunda ortaya çıkan farkındalık! yaşanmış pişmanlığı ise sonuçları ne olursa olsun yaşanmamış pişmanlığı kadar insanı huzursuz etmez.
Pişmanlıklarımız sonucu ortaya çıkan farkındalık hali ile bir adım öteye taşıyoruz benliğimizi. Bunun adına da büyüme diyoruz. Her şey tozpembe bulutlardan ibaret olsaydı bu satırlara mürekkep düşmezdi belki de. Kalem tutan ellerin kaptanı acılarımızdır oysaki!
Haykırmak istediklerim boğazımda düğümlü değil artık. Kalbimin en ücra köşesinde tozlandırdığım yaşantılarımın arasında küllendirdim. Ne onları aralayıp serbest bırakasım var, ne de tozlarına bir nefeslik üfleyişim.