yazi
Feride Ozbilge
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Makaleler
  4. BAHÇEDE UNUTULMUŞ BİR KALP … BONCUK…

BAHÇEDE UNUTULMUŞ BİR KALP … BONCUK…

featured

Bazı canlılar vardır, konuşmaz ama her şeyi anlatır.
Bazı yürekler vardır, insan suretinde değildir ama
insan olmanın ne demek olduğunu sana öğretir.
 Boncuk, benim 15 yıl boyunca kalbimin sessiz öğretmeniydi.

Hiç konuşmadan bir hayatı anlatan gözler gördüm.
Sözcükleri değil, bakışlarıyla sarılan…
Yeşil bir çift göz: Boncuk.
Benim kedim değil, benim suskun hikâyemdi o.
Her sabah uyanınca bana değil,
hayata göz kırpardı.
Sanki “hadi bir gün daha yazalım” der gibi.
Ama o son günü yazmak…
İşte onu hiç öğrenemedim.

Yeşil gözleriyle zamanı durduran,
o uzun, tüylü tüylerinin arasına sığdırdığı nice anılarla
bahçemizin değil,
hayatımızın da efendisi olmuştu.
Bir bakışıyla “Ben buradayım” derdi,
ama kimse bilmezdi o bakışta kaç geçmiş, kaç sevda,
kaç veda saklıydı…

Sokağın çocukları, kuşlar, sabah güneşi, akşam serini…
Hepsi onunla tanıştı.
Mahallede herkes onu bilirdi.
Ama kimse onun bana ne ifade ettiğini tam bilemedi.
Çünkü o sadece bir kedi değildi;
evin sessiz neşesi, bahçenin gözcüsü,
benim eksilmeyen yanımdı.

Boncuk bir gün sessizleşti.
Gözlerindeki bilgelik azaldı.
Ama bana bakarken hâlâ
“Ben buradayım, gitsem de buradayım” diyordu.
Son günü geldiğinde,
ben o bedeni göremedim.
Dayanamadım.
Belki de hâlâ o yüzden mezarını bilmiyorum.
Ama adım gibi bildiğim bir şey var:
O hâlâ o bahçede bir gölgede yatıyor.
Her sabah pencereden dışarı bakarken
gözüm ister istemez o köşeye kayıyor.
Kalbim orada kalıyor.
Çünkü orası artık Boncuk’un evi.

Zaman dem zamanı,
yokluğun hasreti körükleyen bir mevsim esintisi.
Nereye adım atsam çıkmaz sokak,
nereye seslensem sağır duvarlar,
yüreğimde yankılanan tek ad: Boncuk…

Bu gündüz görülen bir kâbus,
bu özlemin sürüklediği ruhsa açlık.
Bilirim, gitmek zorundaydın,
bilirim, kalbine kadar dolan o yaşlı gözlerle vedasız gittin.

Sen…
bahçenin sahibi, gölgelerin efendisi,
bir çiçeğin sabah damlasıydın.
Yeşil gözlerinle zamana meydan okur,
bir bakışla hem sitemi hem şefkati öğretirdin.
Bir canın bakışıyla insanlığı öğreten aziz ruh…

Bir gün sessizleştin,
bakışlarında dağ gibi bir suskunluk vardı,
ama ben…
o sessizliği duymaya hazır değildim.

Cansız bedenini göremedim,
dayanamadım…
şimdi mezarını bilmemek,
gözyaşımı tutamamaktan kolay.
Ama o bahçede bir köşe var,
her sabah gözüm oraya kayıyor.
Çünkü kalbim orada,
çünkü sen oradasın.

Sen gitmedin Boncuk,
sadece görünmez bir kedi oldun.
Bir ağacın gölgesine karıştın,
bir rüzgârın uğultusuna…

Ben hâlâ seni çağırıyorum,
adını fısıldarken içim eziliyor:
“Boncuuuk… Boncuğumm…”
Ve her fısıltım, sana gecikmiş bir teşekkür gibi.

Çünkü öğrendim:
Bir canlıyı sevmek,
onu yaşarken değil, giderken yüreğinde taşımakmış.
Ben seni sevdim Boncuk,
hem de ömrümle.

Onun yaşama hakkı elinden alındı mı bilmiyorum.
Vicdanım hâlâ bu soruda dolanıyor.
Ama bildiğim tek şey şu:
Onu seçmemiştim,
ama onu sevmekten hiç vazgeçemedim.

Ve en çok da şunu öğrendim:
Bir canı sevmek,
onu insan yerine koymaktan çok daha öte bir şeymiş.
Onu kalbinin yerine koymakmış.
Ve ben… kalbimi bahçeye gömdüm.

“Bir canlıyı sahiplenmek değil,
onu yüreğine misafir etmekmiş asıl olan.
Ve bazı misafirler, gittikten sonra bile
evin baş köşesinde otururmuş.”

BAHÇEDE UNUTULMUŞ BİR KALP … BONCUK…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet