100.yılını kutlayacağımız Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 yılında kurulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta kutlanan milli bayramımızdır. 1925 yılında çıkarılan bir yasa ile ulusal bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır.
100 yıl önce, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının sayesinde bağımsız ve özgürlüğümüz bizlere verilince kazanım sağladık. Bizlerde ölünceye kadar Atatürk’ün emaneti ülkemizi kanımızın son damlasına kadar koruyacağımıza namus ve şeref sözü vereceğimizi tüm dünyaya bir kez daha haykırıyoruz.. Cumhuriyet. Demokrasiyle yoğrulmuş halkımın tercihidir. Cumhuriyet erdemdir, Mevlana ikliminde paylaşmaktır ve adalettir ülkemde. 29 Ekim 1923 ülkemizde cumhuriyet rejiminin ilan edildiği gündür. Bugün milli bir bayram günüdür. Her yıl cumhuriyet yönetiminin ilanını 28 – 29 Ekim günleri Cumhuriyet Bayramı olarak coşkulu törenlerle kutlamaktayız Cumhuriyet yurdumuz için en büyük kazançtır. Cumhuriyet bir erdemdir aynı zamanda çağdaşlığın göstergesi ve demokrasinin dayanağıdır. Cumhuriyet halk, birliktelik ve kardeşlik demektir… Daima ileri gitmek adil bir şekilde paylaşmak demektir. Yaşamın kendisine el uzatmaktır kardeşliğin nefesiyle. Ve demokrasiyle olgunlaşmaktır. Hak ve adaletin tesisidir. Acılara ve çekilen ızdıraba birlikte katlanmak ve mutluluklara birlikte gülmektir. Bağımsızlık savaşının meyvesidir.
Mutlakıyetle yönetilen ülkelerde zamanla hakana, padişaha, şaha, krala yardımcı olsun diye meclis kuruldu. Meclis üyeleri halkın dileklerini yöneticiye duyurmaya başladılar ve yasa tasarısını hazırlardı. Fakat bu yasa taslakları hakan, padişah, şah, kral tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimine ise Meşrutiyet dendi. Ancak meclisin yetkileri genel olarak çok sınırlıydı. Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908 yıllarında iki kez meşrutiyet ilan edilmiştir. Bunlardan sonra ise üçüncü yönetim biçimi ülkemize Mustafa Kemal Atatürk tarafından getirilen cumhuriyet yönetimi olmuştur. Cumhuriyet’le birlikte egemenlik kayıtsız şartsız millete geçmiş, böylelikle millet kendini yönetme yetkisini temsilcileri – milletvekilleri- vasıtası ile kullanmaya başlamıştır. Cumhuriyet yönetiminde yurttaşın seçme ve seçilme hakkı bulunur. Seçilen temsilciler yasalar yapar, yöneticileri milleti adına denetler. Yönetilenler dilerlerse seçimlerle birlikte seçtikleri yöneticilerini yine kendileri değiştirebilirler. Bu nedenle Türk halkına ve milletine en çok yaraşır yönetim biçimi Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi medeni memleketlerin kabul ettiği Cumhuriyet rejimi olmuştur.
Cumhuriyet ilanına gelinceye kadar yaşadıklarımızı kısaca anarsak, 1914′te başlayan Birinci Dünya Savaşı’na dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı. Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919′da Samsun’a geldi. Erzurum’da, Sivas’ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır.” diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa’yı başkan seçti.
Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı. Tahtını, rahatını düşünen padişah, yenilen düşmanla birlikte yurdumuzdan kaçtı. İmzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti. İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923′te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923′te Ankara Başkent oldu.
Atatürk; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağırdı. Onlara, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.” Dedi.
Bizlere en büyük eserimdir dediği Cumhuriyetimizi hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını ne kadar büyük bir minnettarlık ve saygıyla ansak da azdır. Ruhları şad olsun…Bu Cumhuriyet o kadar kolay kazanılmadı, daha delikanlı çağlarında ellerine silahları alan ana kuzuları düşmana göğüslerini siper etmediler mi? Damarlarında ki kan deli gibi akarken 1000 yıllık bu Türk vatanını bölmek isteyen gafillere karşı al bayrağın karşısında nöbet tutarak canlarını vermediler mi?
Unutmayın ki bu ülkenin koruyup ve kollanmasını sağlayan Mehmetçik yine vatanın dört bir sathında elinde silahıyla şehitlik rütbesine ulaşmak için bekliyor. Fakat bazı vatan hainleri üç beş çapulcu bu ülkeyi bölüp parçalayacağını sanıyor. Bu ülke bize Atatürk ve silah arkadaşlarının armağanıdır. Bu aziz vatanda en ufak çakıl taşından bir tanesini dahi almaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Güneydoğu Anadolu’da buna teşebbüs eden vatan hainleri Türkiye Devletine baş kaldıran Fetö PKK terör örgütünün militanları unutmayın imanlı ve inançlı vatan evlatları sizlere fırsat vermeyecektir.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene.