Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 87’inci Yıldönümü münasebetiyle Milli Eğitim Bakanlığının 18.08.2025 tarih ve 2025-63 sayılı genelgesinde belirtildiği üzere 03- 07 Kasım haftasında, Atatürk’ü anma etkinlikleri yapılacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve çağdaş Türkiye’nin mimarı olan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebediyete intikal edişi şüphesiz ki Türk milletini derin bir üzüntüye boğmuştur. O’nun ani ve apansız ayrılışı bütün Türk halklarını da derinden etkilemiş, dünya üzerinde geniş bir yankı uyandırmıştır.
10 Kasım 9.05 i hiç sevmem çünkü tam 87 yıl oldu bu ülkenin kurucu liderinin aramızdan ayrıldığı gün, Cumhuriyetimizin kurucusu Kurtuluş savaşının vazgeçilmez Başkomutanı, Büyük Devlet adamı hayatını Türk ulusuna adayan ulu önderimiz ATATÜRK’ün aramızdan ayrılışı, ben bir öğretmen olarak tahsil hayatım boyunca müfredat programlarında onu okudum ve daha sonra da öğretmen olduktan sonra da 30 yıl bize bu ülkeyi emanet eden Atatürk’ü öğrencilerime anlattım.
O bir masal kahramanı değil di, o ülkesini çok seven geçmişini inceleyen aynı zamanda iyi bir Tarih öğretmeni idi. Yaptığı hareketlerde hep ülkesinin yararlarını gözetti. İncelediği geçmiş tarihlerde yapılan hataları yapmamaya büyük özen gösterdi.
Onun İçin Mustafa Kemal Atatürk’ü doğru tanımaya ve onu gelecek nesillere anlatmaya çalıştım.
Fakat geriye dönüp baktığımda iyi bir nesil bıraktığımızı söylemeye dilim varmadığını anlatmaya çalışacağım.
Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası elde edilen başarının yeterli olmadığını düşünerek yapılması çok zor olan birçok devrimler gerçekleştirmiştir.
O’nun Türk milletine en büyük armağanı Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak olmuştur.
Yine 10 Kasım günü sirenler çalacak 9.05 de bayraklar yarıya inecek Devlet adamları nutuklar atacak ve seni anacağız oysa ki sen törenlerde hakkında yapılan konuşmalar ve okunan şiirlerden sonra gazete köşelerinde hakarete uğrayacak bir lider değilsin sana köşesinde dil uzatanların zaman zaman Türk’lüklerinde şüphe eder olduğum bir gerçektir.
Canları sıkıştığında arkasına saklanan lider değilsin sen bu millete ışık olmuş 100 yıl sonra olacakları tahmin ederek kaleme almış bir dehasın sen, senin eserleri hep el üzerinde tutulmaya devam edilmeli yaşadığımız süre içinde de izinden tek bir sapma göstermeden gösterdiğin ilke ışıklar içinde peşinden gideceğimiz kesin olduğu muhakkaktır.
Oysa ki sağlığında etrafında oluşan yağcılara kızar beni benden fazla göstermeyin diye azarlardı, oysaki şimdi bakıyorum bazı yağdanlıkcılar onun hiç peşini bırakmadan istismar etmeden geri durmamışlardır.
Oysa ki Atatürk’ü sevmek demek onun ilke ve İnkılaplarının peşinden gitmek kurduğu Cumhuriyetini sahip olma ve onun fikirleri ile çağdaş bir neslin yetişmesine sahip çıkmaktır.
Atatürk’ün sağlık durumu 1938 başlarında iyice bozulmaya başlamıştı ve kendisine siroz teşhisi konmuştu. Ne yazık ki giderek kötüleşen sağlığı tedavilere yanıt vermedi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’nda 57 yaşında hayata gözlerini yumdu. Daha 15 yaşında olan genç Türkiye Cumhuriyeti, kurucu liderini kaybetti. Türkiye’de ulusal yas ilan edildi. Atatürk’ün naaşı büyük bir törenle Ankara’ya uğurlandı; 21 Kasım 1938 günü Ankara’da yapılan büyük bir törenle de Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine kondu. 15 yıl sonra, 10 Kasım 1953’te, Atatürk kendisi için yaptırılan Anıtkabir’deki ebedi istirahatgâhında toprağa verildi.
Oysaki o ne demişti “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız be yeterlidir” fakat bu sözlerini biz gayet iyi anlıyoruz ama hala bunu anlamayan kalın kafalılar var onlara anlatmaya çalışıyoruz, affet bizi ,Atam sana layık olmadık senden özür diliyoruz.


