Feride Ozbilge
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. ANAM DERİM, BAŞKA SÖZ SÖYLEMEM…

ANAM DERİM, BAŞKA SÖZ SÖYLEMEM…

featured

O, zamanı sırtına alıp yürüyen bir kadındı.
Sırtında yıllar değil,
yıllara söz geçiren bir akıl taşırdı.
Sabah güneşi gibi doğardı odalara
Bir elinde yoğurt mayası,
diğerinde çamaşır suyu,
Gönlünde bir gül büyütür gibi büyütürdü bizi:
Kimi zaman nasihatla,
kimi zaman sessiz bir bakışla.

Benim annemdi o…
Ama sadece bana değil,
Bir mahallenin terazisiydi.
Çocukları ağırlığınca tartar,
İyilikle, görgüyle, edeple ölçerdi.
Mahallede bir çocuk ağlasa,
O susardı önce.
Çünkü onun kalbi, önce başkasının kalbine ayarlıydı.

Daha okul çağı gelmeden,
Hayatın kara tahtasına yazılmıştı onun adı:
“Sabır.”
İkinci adı “Zeka,”
Üçüncüsü “Sezgi.”
Dördüncü, beşinci, altıncı isimleri…
Hepsi insanlık erdemlerinin şubesiydi.

Çelik çomak oynarken çocuktu,
Bez bebek dikerken anayı öğreniyordu.
Kaneviçeye işlediği her çiçek,
Bir kadının hayaline dokunurdu.
Hayalinde okullar vardı,
Ama önce küçük kardeşini büyütmek düşmüştü nasibine.
O okuldan alındı, ama aklı okuldan hiç alınmadı.
Kendisini değil, bizi büyüttü.
Kendine değil, geleceğe dikti bakışını.

Elini tuttun mu sımsıcak olurdu,
Ama bir derdin varsa
Sana çaktırmadan önden ağlar, sonra gelir “ne var kuzum?” derdi.
Merhameti ceviz yaprağı gibiydi:
Hem serinletirdi, hem korurdu.
Dili sarkmazdı,
Ama sözü öyle bir yerine dokunurdu ki
İnsanı incitmeden terbiye ederdi.
Bir Nasrettin Hoca gibi…
Ama onun fıkraları biberli çorba gibi:
İçini ısıtır, biraz da terletirdi.

Kardeşlerinin elinden tuttuğu gibi
Hayatın da elinden tuttu benim annem.
Elinden tuttuğu hiçbir şey düşmedi yere.
Sofra kurduysa eksik olmazdı,
Ama o sofraya oturmadan önce
İçinden bir dua sererdi üstümüze.
Doymak, ondan öğrenilmiş bir kavramdı.
Ama o sadece karın doyurmazdı.
Onun çorbasında ilik vardı,
Onun bakışında bir öğreti.

Ben, şair oldum.
Ama kelimeleri ilk kez onun gözlerinde gördüm.
O, şiir okumazdı belki,
Ama her hareketiyle yazardı.
Ütü yaparken kıyıya astığı sessizlik,
Yorgan altından fısıldadığı korkusuzluk,
Yalnızken bile dik durması
Hepsi birer mısraydı.

Benim annem…
Bir halk üniversitesiydi.
Diploması yoktu belki,
Ama her hücresinde yaşam bilgisi kaynardı.

O yüzden şimdi,
Anneler Günü değil,
Annem Günü ilan ediyorum bugünü.
Çünkü o, sıradan bir kadın değil:
O, dört duvar arasına sığmayan bir dünyadır.
Sustuğunda bile öğreten,
Yorulduğunda bile yürüyen,
Ağladığında bile şefkatle dokunandır.

Benim annem ,
İnsan olmanın en güzel halidir.

ANAM DERİM, BAŞKA SÖZ SÖYLEMEM…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin