siyah giyinmiş annelerin
iflah olmaz yaraları yakıyor içimi
ne olur ,en umulmadık bir anda yeniden yaşamayı öğret bana anne..
göçüp gideli çok oldu
dallarında çiçekler doğuran bahar
Dünyanın bir ucundaki soykırımların üç maymunu oynayan soytarıları yeni hayaller peşinde
bildiklerimin dışında bilmediğim bir efkar sarar içimi
kırılgan bir şehrin sefilliğinde
kendime sakladığım umutları kuşanırım derme çatma benliğimle
avucuma binbir gece masalları saklarım
geçim derdine düşmüş yoksulluğumla
çocukların gözlerine bakamam
bunca rezilliğin utancıyla
salıncakta sallanmak
koşup oynamak varken
nerden çıktı boyunuzu aşan acılar
mısraların ülkesinde hükümsüzüm artık
bayat acılarıyla yakıyor minik çaresizlikleri
bir bardak taze çayın buğusu karışıyor göz yaşlarıma
uzun sessizlikler içinde
lal ,dilsiz hasretler çöküyor eski zamanlardan
ve paramparça sırlar getiriyor
zaman,
hayatın koynunda peydahladığı hüzünlerden
özrü olmayacak sancılar , acılar doğuruyor
içinde saklanmış umutlardan umut alıp dağıtıyorum
bir lokma sevgiye hasret çocuklara
radyoda dramatik kırık ayrılık şarkılarına
serpiştirdiğim düşlerimi saklıyorum cebime
gülüşünü çocukluğunda unutmuş soluğum
çığlık, çığlık üryan utanmalarda
dudağımın kıyısına vuran denizin dalgalarıyla üşüyor şükürlerim, aminlerim
mütemadiyen hergün katledilen kadın, çocuk
ve o sessiz canların acısı yakıyor canımı
soğuk puslu iklimlerde
İşçi karınca yuvalarına sabır taşıyorum
şubat ayazından geriye
birtek erik çiçekleri, çuhalar ve cemreler kalıyor
ülkemin onurlu halkı
ertelenmiş hayallerle uyanıyor her sabah
hüzünbaz geçmişlerinde kabile sürgünü oluyorlar
her şeylerini yitirdikleri şehirlerde
sadece küçük devrimler asıyorlar kirpik uçlarındaki ölmemiş çocukların ülkesine
göçebe olmuş tarçın renkli gülüşlerde
gurbetin yabancı ayazında üşüyor bakir iklimler
kaybedilmiş savaşlar
evlatlarını yitirmiş analar
güvendiği ellerde ölen çocuklar
kavim göçü gölgeler le sırdaş oluyorlar acılara
Şubat ağlıyor zulada ki hasretlerle
bense hiçbir lisana ait olmayan düşler kuruyorum
yarını olmayan doğaçlama bir hayale uzanarak
hasır altı bir baharı saklıyorum
kaybolmaya ramak kalmış ezber sancılarım
huzurun olmayışına kurulmuş yoksul gecelerimde
yüreğimde kalan umutla
içimdeki çocuğun kaçmış uykularına
annemin diline saklanmış ninnileri okuyorum
eskimiş yüzümün yansıması vururken
duvarın soğuk coğrafyasına
zulada senden öncesine dair mayalanmış acılar
gündelik sancılarıma karışıyor
bütün kahrıyla, hasretiyle, düşleriyle kayıp kentler geçiyor usumdan
yitik nağmeler demleyen bir eşkıya oluyor zaman
yanağının gamzesinde dinlenen akşam üstlerinde
bereketli ırmaklarına ulaşmayı ne çok isterdim bilsen çocuk
penceremin dışına tüneyen gece kuşlarından madet umup
kapıların eşiğine serilmiş geçmişimle didişiyor
hüznümün kışlarıyla göçüyorum aklımın kırsalına
yasak bir alfabenin satır aralarında kaybolmak istiyorum
kentin atlasında bulduğum her kırılmış sahipsizliği
yüreğimin ilticaya açık hürriyetinde saklıyorum
şimdi
bana gülüşüne giden bir yolculuk ayarla çocuk
çoğalsın umutlarım
sonra ,acıların yarasına serp kalanımı şifa niyetine
beni hiç unutma
olur mu..?