yazi
Feride Ozbilge
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Makaleler
  4. BEN HEP SEVDA NÖBETİ TUTTUM SEVGİLİ..

BEN HEP SEVDA NÖBETİ TUTTUM SEVGİLİ..

featured

Bazı sevgiler, yüksek sesle söylenemez…
Kırılmak bile sessiz olur,
dargınlık bir bakışın kıyısında titrer,
ama asla vurmaz karşıya.
Çünkü sevdiğin birine vurmaya elin değil,
yüreğin kıyamaz.

Bazen kırılırsın…
Ne bir çığlık yükselir içinden,
ne bir kelime dökülür dudaklarından.
Yalnızca susarsın.
Bağırmak, sevdana yakışmaz.
O an bilirsin:
Bu sessizlik bir suskunluk değil,
bir sevda nöbetidir.

Ben hep sevda nöbeti tuttum.
Kimsenin görmediği, bilmediği,
duymadığı yerlerden sevdim seni.
Bir göz kırpışınla yaralanıp,
bir tebessümünle iyileştim belki…
Ama hiçbir zaman kıyamadım sana.

Ben seni öyle yerlerden sevdim ki,
bir suskunluk büyüttüm içimde,
dal dal oldu.
Her dalında bir “keşke”,
her yaprağında bir “belki” vardı.

Sana kırıldım mı?
Çok…
Ama her kırgınlığımın ucuna bir mazeret iliştirdim.
bir bahane gibi gizledim avuçlarımda.
“Yorgundu belki,” dedim.
“İçinde fırtınalar vardı,
“Kalbinden geçiyordur, ama diyemiyordur,” dedim.
Sanki ben kendimi değil,
beni duyamayacak kadar meşguldü,” dedim.
seni avuttum her seferinde.
Çünkü neye kırıldığımı değil,
neden hâlâ kıyamadığımı anlatamadım kimseye.
Kırıldım… ama seni utandırmak istemedim.
Çünkü kırgınlığımı bile senin incinmemen için yuttum.

Çayı benden önce içtiğinde,
bir burukluk düştü içime.
Oysa sen şekersiz sevmezdin.
Ama ben, unutulmuşluğun tadını da içtim,
çünkü kıyamadım sormaya.
Yine de içtim…
Yine de sustum.

Doğum günümde gelmedin…
Bir gün sonra yazdın: “Yoğundum.”
Ben o gün kalbimin pastasında bir mum eksik kaldı desem…
duyar mıydın?
Yine de “önemli değil” dedim.
Çünkü sevdiğim biri,
bir mumu unutsa da,
ben onun yüzünü karartamazdım.

Bazı günler gözümün içine değil,
üzerimden bakıyordun.
Ben orada yok sayılmanın tarifsiz sızısını hissettim.
Ama seni utandırmamak için gözümü kaçırdım.
Senin gururunu,
kendi kalbimden daha çok kolladım.

Gözümün içine değil de,
üstünden baktığında,
ben en çok orada eksildim.
Sana dair tüm cümlelerim,
boğazımda virgül oldu.
Konuşmadım.
Çünkü senin suskunluğun bile,
benim bağırışım kadar kıymetliydi.

Bir sabah “günaydın” demedin,
ben o günü sessiz saydım.
Bir doğum günümde gelmedin,
ben takvimi yırttım,
o gün yaşamadım.
Ama seni hiç utandırmadım.
Çünkü bir kalbi sevmek,
ona koca bir dünya gibi davranmak demektir.
Ve senin kalbin ne kadar dağınık olursa olsun,
ben hep eşyalarını toplamaya gönüllüydüm.

Bir gün beni duymadığında
sesimi yükseltmedim.
Belki de senin gürültün,
benim sessizliğime perde olmuştu.
Ama ben sustuğumda bile
içimden hep sen geçtin.

Kimi zaman kendime bile kırıldım,
bu kadar sabrettiğim için.
Ama sonra hatırladım:
Kıymet verdiklerimize,
kıymamak öğretilmişti bize.

Ben seni incinmişken bile güzelleştirdim.
Senin adına hep iyilikler söyledim.
Arkandan tek bir kelime dahi eksiltmedim.
Hâlbuki kaç kişi, suskunlukla sevmeyi becerebilir ki?

Bazı akşamlar,
“gün bitti ama sesin gelmedi,” dedim içimden.
Gururum değil,
sevdam susturdu beni.
Çünkü seni kendime küstürmekten,
kendime küsmeyi yeğledim.

Bazı geceler, kalbimin içinde bir salıncak kuruyorum.
Bir yanı suskunluk, bir yanı sitem…
O salıncağa oturup,
çocukluğumdan kalma kırgınlıklarla ileri geri sallanıyorum.
Gecenin koynunda, yastığım değil
senin eksikliğin ıslanıyor.
Karanlık, odama gölgelerle değil,
adını anarken yanaklarıma düşen nemle doluyor.
Ve sen hiçbir şey yapmadan,
en çok unuttuklarınla canımı acıtıyorsun.
İçimde senin adını taşıyan küçük bir orman var;
dokunmadıkça büyüyen,
görmedikçe serpilen,
ama her mevsimi sonbahar gibi kokan bir orman…
Orada yapraklar sessiz düşüyor toprağa,
ve ben her kırılışımda,
bir ağacın daha kabuğunu çatlatıyorum.

Bir keresinde seni dinlememiştim,
çünkü beni dinlemiyormuşsun gibi yapıyordun.
Ve işte tam orada,
kendimi en yalnız hissettiğim yerdeydim.
Ama ne bağırdım, ne sitem ettim.
İçimden “belki kafası doludur” dedim.
Sana hep hak verdim…
kendim hariç herkese.

Beni değil de bir başkasını anlattığında,
içimde ince ince yağdı kırgınlık.
Ama seni özgür bırakmak,
benim sana olan en büyük sevgimdi.
Fırtınamı bastırdım.
Senin ferahını kendi suskunluğumda yeşerttim.

“Sen abartıyorsun” dediğinde,
kalbimden bir taş düştü.
Ama sana değil,
kendime kızdım.
Çünkü seni anlamak için bunca yol yürüyen ben,
anlaşılmamakla sınanıyordum.

Ama hep sustum.
Çünkü gerçek sevgi,
sitemin içinde değil,
kıyamamanın dilinde büyür.

Ben seni hep orada sevdim…
Bağırmadan, dökmeden,
kıymadan…
Kalbimi kıran her hareketine,
“belki bilmeden yaptı” diyerek zemin hazırladım.

Şimdi anlıyorum…
Ben sadece seni değil,
sana kıymamayı da sevdim.

İçimde her “neden böyle oldu” sorusuna karşılık,
bir “olsun, onun canı sağ olsun” cevabı vardı.

Ve hâlâ dili varmayan bir duala
şunu söylüyor içim:

Bir gün…
Belki bir gün,
sen de anlarsın.
Sitem, bağırmamak değildir;
susmak da değildir.
Sitem, kıymak mümkünken
“kıyamamak”tır.

Ve o sevda,
kalpten hiç eksilmeden yaşanandır.

BEN HEP SEVDA NÖBETİ TUTTUM SEVGİLİ..
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet