Ben, merhametli insan severim,
Kalbi nasır tutmamış, gözleri hâlâ ıslak olanı,
Her bakışında umut ışığı yananı,
Ve kalbinin derinliklerinde kaybolmuş hayalleriyle,
Herkese minik bir iyilik fısıldayanı severim.
Sonsuzluğun yükünü hissetmeden,
Sadece başkalarına umut bırakmak için ağır adımlarla yürüyeni severim.
Yol yordam bileni,
Sözünü terazide tartanı,
Tatlı diliyle iç ısıtanı,
Toprağa basarken, karıncayı düşüneni severim.
Çünkü her adım bir iz bırakır,
Ve her iz bir dünyaya açılan kapıdır.
Her cana hürmetle bakanı,
Gözlerinde bir okyanus, kalbinde bir orman saklayanı severim,
İki dinleyip bir susanı,
Ve susarken derin düşünceyi özümseyeni severim.
Gönlü onaranı,
Gülüşüyle iyilik ekeni severim,
Çünkü her gülüş, bir çiçek açtırır,
Ve her çiçek, yaralı bir dünyaya umut olur.
Ben, insanı
Kalabalıkta değil,
Yalnızken de güzel kalanı severim,
Çünkü yalnızken de sevgiye dokunmak,
İnsanı yeniden yaratır.
Ve en çok,
Hiçbir iyiliği küçük görmeyeni severim,
Çünkü bilirim,
Bir gülüş, en derin yarayı sarar,
Bir kelime, bir hayatı değiştirebilir.
Bazen bir dokunuş,
Bir el uzatmak,
Bir bakış,
Her şeyi dönüştürebilir.
Ve her küçük iyilik,
Gözle görülmeyen devasa bir dalga yaratabilir,
Ki o dalga, zamanla dünyayı sarar.
Ve unutma,
Her küçük iyilik, bir ışık gibi yayılır,
Yüreklere dokunur,
Ve bir gün, tüm karanlıkları aydınlatır.
Hangi adımı attığın, hangi kelimeyi söylediğin,
Hangi bakışla dünyayı sevdiğin önemli değil.
İyiliğin gücü, en derin karanlıkta bile parlayan bir yıldız gibidir.
Bırak, sen de o ışık ol.