Bilmezler beni,
tırnaklarımla kazıdığım karanlığı
üşüyen bir kedinin gözyaşında bulurum bazen
ya da unutulmuş bir oyuncakta
çocukluğu yıkan bir gürültüde
haddinden fazla çok sustum ben
ağlamanın bile sesini kıstığı yerlerde
şairliğim oradan kırıldı
bir harf eksik doğdu dizelerim
bir nefes eksik sevdim seni bilesin
ne zamanyağmur yağsa
bir vedanın kaburgasını sayarım
kırıldığım her sokakta
sırtımı yasladığım duvarlar
benden daha yıkık
biri gelse de dese ki:
“senin yerine ben özledim bu gece”
inanırım belki
yalnızlık kandırılmak ister bazen
aşk gibi
acı gibi
ben gibi
ve belki de
her geçen gün yüreğime bir delik açar
tuttuğum tüm sözler düşer o delikten
birkaç tane daha kaybolmuş hayal
biraz daha kaybolmuş ben
fakat yine de
bir köşede seni beklerim
o çocuk kokulu suskunluğumla
bir kapı daha aralanır,
hiç kimse geçmez içeriye
belki de aşk
hep bu yüzden kirli
hep bu yüzden eksik
çünkü ben seni hep
“bilmediklerimle” sevdim
oysa,
bir zamanlar sevdiğim her şeyin
gerçek olmadığını öğrendim
yine de
belki de,
çok uzun zaman sonra
geceyi içime çekip
gözlerimdeki o yağmuru dökerken
şairliğimle barıştığım o an
sana ait bir şarkı olurum kim bilir
hem de en kaybolmuş haliyle
en sevdanın en hasretiyle
ve belki de
hiç kimse bilmez
beni en çok sen bilirsin
sen anlarsın
sen..
bilmezler beni,
bir düş kırığı gibi omzumda taşıdığım gölgeleri
gülüşlerimin içindeki sessiz cenazeleri
hangi acıyı kaçıncı geceye sardığımı
hangi gözyaşını kendimden bile sakladığımı
gözlerinin ucuna kadar yürüdüğüm günlerde
kalbimden düşen her hece,
bir çocuğun cebine sakladığı taş gibi ağırdı
beni bir daha sevme ihtimalin bile
bir mucize kadar uzak,
bir dua kadar yakındı
bilmezler beni,
sevgisizlikle büyüyen bir ağacım ben
gövdemde anılar oyuk oyuk
her biri senin adınla açar ilkbaharda
ben,
her tomurcuğu sonbaharda gömerim
çünkü bilirim
bütün mevsimler geçer
sen geçmezsin içimden
bilmezler,
ben en çok susarken haykırırım
en çok unutmuş gibi yaparken
adını bin defa anarım içimden
ve hiçbir şiir yetmez
senin içimde büyüyen o eksik yanına
bilmezler beni,
bir çatlaktan sızan ışık gibi yaşıyorum
ne tam aydınlık,
ne de tam karanlık
tam da senin olmadığın yer kadar eksik
senin bir zamanlar sustuğun kadar sessiz
kimse bilmez,
bir sevgiyi en çok
yarım kalmış bir vedada büyüttüğümü
bir adımı atamadığım sokakta
gözlerimle yürüdüğümü
ve bilmezler,
sana yazdığım her şiirin
biraz dua
biraz ağıt
biraz da “beni anla” çırpınışı olduğunu
bilseler belki
göğsümdeki bu yangını da söndürürlerdi
ama ben
en çok seninle yanmayı sevdim
çünkü bilirim:
bazı yangınlar
söndürülmez…
sadece şiire döner
ve susar