’’’Hayatımda değiştirmek istediğim tek bir şey var, o da babam….’’’
Daha on birindeydi,
On üçünde de anne oldu
Sırtında siyah bir yeldirme,
Başında yazma bir örtü,
Kara yazgısı gibiydi çelgisi.
Küçük kalbi öyle dardaydı ki,
Çocukluk düşlerini satıp
Yargısız yalnızlığa azat ettiler…
Yerine koyup kendimi
Büyüyen çilelerinin şiirini yazıyorum çocuk…
Kimselerin umursamadığı bir zaman da
Çocuk heveslerini,
Kırılgan büyümemiş bedenini
El kapılarının,penceresiz odalarına kapatıp
İki yakası bir araya gelmemiş fakirliği
Gayrımeşru bir nikaha takas ettiler
Parsel, parsel üleştiler düşlerini
Gülümseyen çocukluğunu öldürdüler…
Batıl korkularla kuşatılmış masumluğunu,
Efsunlu kederlerle yoğurup,
Küf kokan sandıklara kaldırdılar .
Şimdi,senden kalan hatıralar zifiri siyah
Ekim gülücüklü yağmurlardan medet umup,
Sessiz feryatlarla çağırdığın iklimler,
Hepten sağırmış çocuk…
Dikkat et,gözlerin de ay üşümesin
Işıksız kaçışlarının meçhullerin de.
Ayaz çalmasın gülüşlerini ve
Kapısı olmayan hayallerini.
Oysa, uykuya hasretçocukluğuna
Ödünç masallar anlatacaktım
Karanlıkta korktuğun gölgene
Yanık ninniler söyleyecektim çocuk…
Kıyamet sunağın da kutsarken seni,
Kundağına,doğmamış sancılar beledi ırzı kırıklar
Kanayan yaralarının kesiğine,
Tuz niyetine bastılar ’töre’yi’
Tarifi yetmez fırtınalar ektiler
Ağır aksak düşlerini ve üşüyen bedenini
Aç kuşlara verdiler çocuk …
Dağınık, bayat zamanlar da
Kalabalık karanlıklara rehin düşler.
Artık kapandı perdeler,
Kaç yalnız, yorgun gün kaldı ömrün de ?
Gecenin en dip yerin de,
Sarhoş naralarına karışan,susmaya tutsaklı dilin,
Artık büyüsü bozuldu hayallerin,
Şimdi,günahkar aldanışlara gebe zaman
Eğri büğrü, ölü yalnızlıklar doğuruyor hayat
Bağışıklık kazanmış,erdem yoksunu saatler de
Bir şafak vakti,mavzerin namlusuna düştü ölüm
Telaffuzu gevşek,ahraz bir hiçlik kaldı geriye…
Biliyorum çocuk.
Gerçekten varsa bi hesap günü,
Davacı olmalısın bu soysuz düzenden..
Affet bizi çocuk