Ne acılar yaşadım bilsen
Göğsümün üzerinde bıçak kesiği bir acısın
yanan kavrulan insan yanım kor olup tütmede…
Avuçlarımda sakladığım,bir avuç yağmur
senden kalanları temizliyor
Bu kentin öldürülmüş ışıklarına inat
pencerenin buğusuna, şifresiz umutlar yazarım
kimselerin bilmediği saatlerde
üşür gecenin karanlığına taşmış iç sesim
gözlerimle anlatmaya çalıştığım imla hatalı devrik acılar ile gitmeni istiyorum
kentlerin çığlığına saklanmış kadınlara dokunurken kirli eller
Sahipsizliğimiz ihbar ediyor bizi adaleti kıt düzene
Yüreğime büyük geliyor düşlerim
Ömrüm boyunca yağan karla karışık zemherilerde
Kaburgamın içine saklanıyorum paramparça
Benden sana dilediğince izin,
kahrımın sebebini anlatmaya gücüm yetmiyor
ama sen yinede bir güle baktığında
beni de hatırla en derinlerindeki acılarla
öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin…
Ardında bin hayata yetecek anıllar bıraksakta git..
Zannetme ki, işkencelerine tahammül edeceğim
İçime düşsede ateşin en kallavi si
gururum mani olacak ve başımı eğmeyeceğim
Sanma ki yaşattığın bu cehennem bitmeyecek
Bu cendereden kurtulamayacağım
Senden kalan yaralar koysada beni mezara
sen yinede git….
Ömrümün arka bahçesinde kaldı çocukça gülüşlerim,
zihnimde yankılanan sadece acılar…
Yaşamaya mecalim kalmadı,
adına umut dediğimiz bütün hayallerim bitti
Defalarca yazıp çizdiğin kelimeler ütopyasında sürgünlerdeyim…
Şimdi
içimde ki çocuk öksüz kalsın…!
Ama sen git..
Korkulu artık düşlerim,
yoruldum kaçıyorum;
seninle geçen mutlu günlerimiz hiç oldu mu hatırlamıyorum…
Bir zamanlar yokluğun zehir gibi yakardı yüreğimi,
şimdi en ağır yarasın içimde …
Son sözüm
yalvarıyorum ,
bütün ezgilerin sustuğu duraktayım,
yaralanmış bir akşam vakti
ömrümü de al git…
Yeter ki
Git…
Git…