Yaşamın kirli yüreğinde biriken,
Yitirilmiş umutların yangınları büyüktü ve yaktı bizi….
Yorgunum yâr,
Umursamaz bir hayatın cenderesin de
Sensizliğin adına,hep bilinmeyenlere seferdeyim.
Ertelenmiş düşlerimi, yitirilmiş onca yaşananları
Cesaretsiz bir öykünün koynunda bastım bu gece ve
Tek celsede boşadım,bağışlanmaz aşkını….
Bir zamanlar,
Uykusuz sesler gibi
Kendi masalımızın bıçkın çıraklarıydık
Dağlanmaz yaralardık, yalnızlığın sofrasın da
Ölümsüz bir düşü saklardık, kör sağır çığlıklar da
Tüm hiddetiyle dilimize ulaşan kurak bir bağımlılıktı aşk
Ve bir kaşık özlem de sevdalar barınırdı
Bölüşülmüş öykülerin kasvetli penceresin de saygıyla eğilen…..
Karar verdim artık, aldırmayacağım
Körpe yalnızlığıma ve pişmanlık duyduğum çığlıklarıma
Dudağının,sınırları olmayan ülkesinde tutulan nutkumun,
Devrim gülümseyişiyli düş mavisi acılarına
Uzak mektuplar göndermeyeceğim.
Ertelenmiş umutların tenha ayrılıkların da,
Bir daha yazmayacağım o kara gözlerini…..
Aç koynunu hayat
Hatırla beni öldüğüm gün ve
Uyandır sönmüş ışıklarını evrenin
Göğsümdeki vatanıma, benden kalan yalın halimi
Bütün sahipsiz düşlerimi, bağışlanmaz yalanları
Zulüm satan bezirganın tezgahına bırak sessizce….
O kadar yorgunum ki artık
Çığlıklar ülkesine savaş ilan ediyorum.
Kırsal sabahların yargılarının,
Sarmallı küflerini aralayıp
Ömrümün arka bakçesinde ki,
Son geceme ağıtlar yakıyorum.
En içli yerin de alıyorum payıma düşenleri ve
Ayrılık nehirlerinin bulutlarına asıyorum kalleş pusuları…