bir çayın buğusunda
konuşur içimdeki susmalar
her yudumda çöker masaya
konuştuklarımızdan çok
anlatamadıklarımızın ağırlığı
……..
hangi aynada çoğalabilir bir çift göz
unutulmuş bakışlarda yankılanırken özlem
bir çocuğun sesinde saklı kalan sevinçti aşk
aşk; suskun bir tebessümün kelimelere tutunduğu an
anıların terzisi oldum
yırtılmış gülüşlerin kenarına seni diktim
bir rüzgâr, adını fısıldadı saçlarıma
yüzünü görmediğim bir bahar
adını bilmediğim sokaklarda açtı gözlerini
ve kelimeler, birer küçük kuş gibi
cam kenarında öykünü bekledi
ormanların sessizliğinde anlatılan masallar
ağaçların kabuğunda saklı izler
su gibi akardı ellerinden içime
bir çocuğun avucuna gizlediği sırrın
ilk sahibiydim ben
karıncalara emanet ettiğim düşler
bir mendil gibi kurudu dünde
dizlerimde iz, ellerimde dua
seninle büyüyen bir zaman oldum
temmuzun ortasında
kışa dönen bir nefesti öpüşün
ve ben hep ilkbaharı buldum
adını anarken
yalnızlık, cevapsız cümlelerin kıyısında
bir şiirin son dizesinde beklerdi seni
camın buğusuna dokunmuş adını
elimle silmeye kıyamadım
gökyüzüne savrulan her harf
bana seni anlattı yeniden
bu defa susarak geçtim
adımlarımı incitmeden bıraktım sokağa
bir balkonun sarmaşığında buldum seni
kimliğimin arkasında
ilk sır gibi duran “sen”din
büyüyemedik aslında
hep içimizde çocuk kaldık biraz
hiç yazılmamış harflerle sevdik
kimselerin okuyamadığı
ama kalpten kalbe geçen o alfabe
sadece bize ait
şimdi sen
bir sabahın en sessiz anında
uyanışın şiiri gibisin
ellerinde uçurmaya hazır gökler
ben senin avuçlarında
rüzgârla salınan bir çocuğum hâlâ
bazı akşamlar
güneş, daha batarken terk eder içimizi
ışık düşer ama ısı kalmaz
seninle başlayan cümleler
hep yarım kalır birden
çünkü bazı susuşlar
bir harfin bile yükünü taşıyamaz olur
yalnızlık, duvarlara yazılmış
adını bilmediğimiz dualardır bazen
bir çiçeğin gövdesine gizlenen
kurumuş bir yağmur duası gibi
sen sustuğunda
benim içimde rüzgâr uğuldar
çocukluğumun salıncağına
senin adını yazmıştım tebeşirle
silinmedi hâlâ
hatta bazen
rüyalarımda o salıncağı
gökyüzüne kadar itiyorum
bana seni anlatma
gülüşünü göster yeter
çünkü bir tek o
hiç yalan söylemedi bana
sen sustuğunda bile
gülüşün konuşuyordu içimde
şimdi günler
buruşuk bir mektup gibi cebimde
seninle açtığım her sabah
başkasına kapalı
bir tek bana ait
çünkü sen
bir başkasında yok gibi
bir tek bende tam gibi
ve bil ki
hangi dizeye sığınsam
sen düşüyorsun kelimelere
şiir, sadece yazılan değil
hissedilenmiş meğer
seninle öğrendim bunu
sana yazarken büyüdüm
seni yazarken ben oldum