Karanlığı küflü bir zaman sarkıyor dudaklarımdan
Boynu bükük bütün hüzünlerim kanıyor yokluğuna..
Sevdalım, delalım
Hoş gör beni,
Gidiyorum….
Bil ki,
Olanakları az bir düşle
öyküsü küflenmiş hasretler demliyorum
puslu bir bahar da
Fakat azalmıyor ağrılarım
Aksine ölüyor her hücrem..
Seni kaybettiğim vakitlerde
kimsesiz ucube gülüşlere saklıyorum
icat edilmemiş yalnızlıkları
Somurtkan suretlerin kirli yüzlerinde
üşüyor kimsesizliğim
Yasaklı sevdamızı
Sımsıcak anıları
o merhameti dualarımı
İpeklere sarıp saklıyorum…
Dağ evinin ibadetsiz sensizliğini
Renksiz gölgeler sarıyor şimdi
Ve söküle, söküle
kayboluyor senden kalanlar ..
Gece ibadetlerinde
Yetim ayın ,öksüz ışıkları doluyor
aklımın karanlık labirentlerine
Yasadışı sevinçlerimizin
acılarıyla üşüyorum…
işgal olmuş hayallerimi
cebimden çıkardığım bir düşü veriyorum
Sarkaçlar altına tünemiş masum bir aşkın
Kırık dökük incinmiş koynuna
Ve
Lal bakışlı geceye ,ziyan türkülere
Hoşça kal diyerek göçüyorum uzaklara
Aahh delâlım ,
Vuruldum yokluğunun karanlık avlusunda
Bu ölüm, gülüşüne giden bir yolculuk
Zıvanadan çıkmış benliğimin isyanı
Şimdi gidiyorum,
Kokuna sinmiş çiçeklerin topraklarıyla
dudaklarının kıyısına göm bizi …
Hoşca kal delâl…