“Her şeyin üzerine bir çizgi çektiğimde, içimde hâlâ bir ses kalıyor:
“Ben hâlâ buradayım. Ve anlatacak güzel bir hikâyem var…”
Bu yazı, kendini en çok inciten yerden yeniden sarabilenlere…”
Yaptığım tüm hatalar için kızıyorum kendime.
Kırdığım kalpler için, kendi kırılganlıklarıma kulak tıkadığım için…
İnsanlara fazla güvenip, içimi sonuna kadar açtığım için.
Hayatımı, küçücük dalgalarla defalarca yıktığım için kızıyorum.
En çok da kendime olan sevgiyle arama mesafe koyduğum için.
Neden bu kadar anlayışlı oldum, hep onlarca “hak verip”
kendime hiç hak tanımadım?
Kendimi ikinci sıraya atıp, birinciliği hep başkalarına verdim.
Oysa bu benim hayatımdı…
Ve ben, “hayır” demeyi bile öğrenememiştim.
Sağlığıma duyarsızlığım,
geceleri düşlere boğulup sabahları yorgun uyanışlarım…
Mutsuzluğu uykuyla bastırma çabam,
beynime sığmayan o boş düşünceler.
Hepsi benle birlikte büyüdü.
Ben, kendimle bir türlü büyüyemedim.
Unutamadıklarımın listesi uzayıp giderken,
kendimi affedememenin yükünü sırtımda taşıdım.
Ve o yük, bana hep benmişim gibi hissettirdi.
Oysa ben, bir yük değilim.
Ben, içine nice sabır, sevgi ve yarım kalmış şefkatler sığdıran koca bir hikâyeyim.
Kendimi anlatmaya çalıştım hep.
Derdimi, sevgimi, niyetimi…
Kimse duymayınca daha da bağırdım içimden.
Ama artık sessizliğime saygı duyuyorum.
Çünkü sessizliğimde bile bir hikâye var.
Bazen kendime yetemediğim oldu.
Ama pes etmedim.
Kendi ellerimle toparladım kırıklarımı.
Gözyaşımı mendil gibi cebime soktum,
kimseye göstermedim.
Yine de incinmedim, çünkü içimde hâlâ güzel bir hikâye vardı.
Hâlâ var…
Bazen kendi kendime bile söyleyemediklerim var…
Kızıyorum kendime.
Yaptığım tüm hatalar için.
Kırdığım, kırıldığım, susup içine attığım şeyler için.
İnsanlara bu kadar güvenip, yüreğimin kapısını ardına kadar açtığım için.
Çok çabuk yıkılıp, gücümden şüphe ettiğim için.
Hayatımın kıymetini bilemeden, minicik sebeplerle yaşadığım güzel günleri ziyan ettiğim için kızıyorum.
Kendimi değil, hep onları düşündüğüm için.
Onlara duyduğum anlayışı kendime çok görüp,
“Ben nasılım?” diye sormadığım için…
“Hayır” diyemediğim için.
Kendi ihtiyaçlarımı ikinci plana atıp,
hep birilerinin yükünü taşımaya çalıştığım için kızıyorum.
Beynimi boş düşüncelerle doldurup
gereksiz kaygılarla uykusuz gecelere attığım kendim için…
Uykuda bile huzur bulamayan o yaralı iç sesime.
Unutamamaya lanet ederken, hatıralara sıkı sıkı sarılan yüreğime.
Mutsuzluğumu uykuya sararak iyileştireceğime inanan o küçük çocuğa içimde.
Kendimi anlatmak için çırpınmama rağmen hep eksik anlaşılmama.
Ve en çok da…
Kendime yetemediğimi sandığım anlara kızıyorum.Oysa içimde,nice sabırla örülmüş bir sevgi,yıllarca sessizce birikmiş bir güç,kimselerin bilmediği bir direnç saklıymış.
Artık biliyorum: Ben kendimi affettikçe, içimdeki ses sakinleşiyor. Ben kendime sarıldıkça, geçmiş soluyor.Ben kendime kulak verdikçe,yeni bir hikâye başlıyor.
Bazen gecenin koynunda, yıldızlara bakarken içimden bir ses yükseliyor: “Bu kadar da olmaz ama…” Ve başlıyorum kendime kızmaya, sessizce, ince ince…
İnsanlara hemen güveniyorum, yüreğimin kapısını ardına kadar açıyorum. Bir gülümseyiş, bir kelime, hemen içeri alıyorum herkesi. Sonra kırılıyorum, inciniyorum, ve hâlâ onları anlamaya çalışıyorum. İşte buna kızıyorum.
Her şeye yetişmeye çalışıyorum, birinin yükü mü ağır , hemen elimi koyuyorum taşın altına. Kendi yüküm daha ağırken hem de… Ama hep susuyorum. Ve sonra bir bakıyorum, içimde birikenleri geceye anlatıyorum, uyuyamadan, hayallere tutunarak. İşte buna da kızıyorum.
“Hayır” diyemediğim anlar var, kendimi erittiğim, yok saydığım, bir tek “beni” unuttuğum… Kendimden hep sonra geldiğim için derin bir sitemim var kendime.
Unutamıyorum. Ne yaşanmışlıkları, ne söylenenleri, ne gözyaşını ne sessizliği. İçimde her şey yerli yerinde duruyor, kimse fark etmese de… İşte, buna da çok kızıyorum.
Kendi sesimi duymadan, kendime bir sarılmadan geçen yüzlerce gün oldu belki. Ama bu yazı, o sessizliği bozan ilk adım gibi. Bugün, kendime doğru çıktığım bir yol gibi.
Belki geç kaldım… Ama buradayım. Kendime kızarken bile kendimi sevmeyi öğreniyorum şimdi.
Ve evet şimdi biliyorum ki…
Kendini sevmeye başladığın gün,
hikâyenin en güzel sayfası başlar …