yazi
Feride Ozbilge
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Makaleler
  4. İYİLİĞİN YORGUNLUĞU BİLE GÜZELDİR ..

İYİLİĞİN YORGUNLUĞU BİLE GÜZELDİR ..

featured

Bazı hikâyeler sessiz başlar…
Kimse fark etmez o sessizliği,
ta ki bir çay bardağının kırılma sesi kadar yalnız kalana dek.
Hayat, bazen insanın ellerinden tutmaz;
ama yine de düşerken bile tutmaya devam ederiz sevdiklerimizi.
Benim hikâyem de öyle başladı.
Bir düşüşün içinden bir sevda büyüdü.
Ve ben, o sevdayı hâlâ taşıyorum.

Eskiden evin içinde hep bir telaş olurdu.
Bir tencerenin fokurtusu, bir çocuğun sesi, bir kapının açılıp kapanması…
Hayat, sanki küçük bir kasabada sürekli aynı yöne koşan bir kalabalık gibiydi.
Telefon çalar, biri borç isterdi.
Biri teşekkür ederdi.
O, her sese koşardı.
Birine umut taşır, birine ilaç götürür, birinin gözyaşını eliyle silerdi.

“İyilik yorar mı insanı?” diye sorardım bazen.
Yorgunluğun da bir zarafeti vardır der gibi gülümserdi.
“İyiliğin yorgunluğu bile güzeldir,” derdi.
O gülüş, şimdi bir fotoğrafın köşesinde donup kaldı.
Renkleri solmuş bir karede, hâlâ ışık saçıyor.

Sonra bir gün…
Evdeki o telaş, duvara çarpan bir sessizliğe dönüştü.
Bir akşam, elinden bardak düştü.
Cam kırıldı ama sesi kalbime saplandı.
O kırık sesi hâlâ duyarım bazen; gece herkes uyuduktan sonra, duvarların arasından geçip gelir.
Kalbi yorulmuş meğer.
Dili de ardından sustu.

O günden beri bu evde iki ses var sadece:
Kalbinin atışıyla nefesimin birbirine karıştığı bir sessizlik.
Zamanın da sesi değişti sanki
dakikalar ağır, saatler küskün, günler birbirine benzer oldu.

Artık bana “anne” diyor.
Her “anne” dediğinde, içimde bir cam çatlıyor.
Çünkü ben onun karısıydım.
Kader, bazen bir çocuğu değil, bir adamı da yeniden doğurtuyor.
Ve sen, sevdiğin adamı yeniden büyütüyorsun.
Sabırla.
Gözyaşını içine akıtarak.
Bir çocuk gibi konuşmayı öğrenmesini bekleyerek.
Bir yabancı gibi sana bakmasına alışarak.

Ev gitti.
Para gitti.
Dostlar da birer birer kapının yolunu unuttu.
Sanki dünya küçüldü,
Bir tek biz kaldık geriye:
Bir yatak, bir pencere, bir dua.

Ama o duanın içinde hâlâ bir sevda var.
Ben, sevmekten hiç vazgeçmedim.
Çünkü sevgi, bazen bir çift ayakkabıyı paylaşmak gibi basit,
bazen de bir ömrü taşımak kadar ağır bir şey.

Bazen geceleri elini tutuyorum.
Sıcak mı, soğuk mu anlamıyorum.
Sadece tutuyorum.
Çünkü eller hatırlar
kalp unutsa da.

Benim hikâyem biraz eksik, biraz fazla.
Eksik, çünkü o artık konuşamıyor.
Fazla, çünkü ben hâlâ seviyorum.
Ve belki de asıl vefa,
unutulmuş bir adamı unutamamakta saklı.

Bazen düşünüyorum:
Bir insanı yaşatmak, onun kalbini taşımak mı,
yoksa onun yerine nefes almak mı?
Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var:
İyiliğin yorgunluğu bile güzeldir.
Ve ben hâlâ yorgunum…
Ama güzel bir yorgunluk bu.

Sevgi bazen çiçek açmaz,
bazen sadece dayanır.
Her sabah aynı duayı ederim:
Allah’ım, bana unutmadan sevmeyi, yorgunluktan yılmadan beklemeyi öğret.”
Ve sonra elini tutarım yeniden.
Çünkü bazen aşk, “seni seviyorum” demek değildir.
Bazen sadece,
“Buradayım, gitmedim,” demektir.

İYİLİĞİN YORGUNLUĞU BİLE GÜZELDİR ..
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet