Koynu boşalan sabahlarda yediğimiz hüzünle mayalı ekmeğimiz, zehir katıklı şimdi….
İçimdeki kırıklıkla,
Usul usul sustu gece.
Zalim bir iblisin suretinde,
Ateş aleve küstü.
Gök gürültülerine karıştı
Masum çığlıklarım
Ama sizler hiç duymadınız…
Yanağıma uzanan bir düşün
Kanayan yerlerine
Sür şifalı ellerini anne,
Yetiş ruhumun imdadına
Gözlerimden sarkan acıyı
En uzak umutlarda sakla
Gönlünün gül bahçesi,
Nazenin çiçeğin soluğunu yitirdi…
Elem, sessizliği severmiş anne,
Sükût,gümüş yüzlü bir hüzün
Onurlu yanıyla saklandı kuytulara,
Madde anlamını yitirdi bu gece
Yangınımın külleriyle grileşen yüzüm
Hiç tanımadığım zamanları çürüttü.
Ruhlar şelalesinin şebnem kokuları,
Ömrümün arka bahçesinde ki çocuğun
Ellerine sinde…
Birzamanlar,
Binlerce masalın sayfalarında
Maviyle dans ederdi yüreğim.
Ateş böceklerinin kanatlarıyla
Umutlar asardım gökyüzüne.
Oysa şimdi,
Yanıtsız sorular çığlıklarla koşuyor.
Sol yanımda yediverenler üşüyor
Hayat,toprağını arayan sevdalı çiçekleri,
Bubi tuzaklarında hak ararken savurup
Arsız ayrık otlarının zemheri ruhlarına
Ömrün, emanet edilemeyeceğini öğretiyor…..
Üzülme anne,
Ben,yanımda oturan sabırsız özlemlerimle
Sokulup bir yangın alevine,
Bütün kuşlara el sallıyorum
Saklasın ayazlardan yüreğini,
Ağrımasın diyorum….
Meğer hiç ummadığımda
Nabzımın dar geçitlerinin
Satır aralarına saklanmış kara ölüm.
Dilimin kurak çığlıkları,
Batan bir günün sanrılarına karışmış
Kanadı kırık ruhum
Payıma düşen acılara saklanmış…..
Utangaç yalnızlığımın boynuna ilmek atarak
Sınırsız umutları,sizin için yarınlara asıyorum
Yüreklere yansıyan,yorgun bir hayatla
Olmayan adaletinize sığınıyorum
Ve ülkemin penceresinden bakan
Nice kimsesiz kadınlarla
Nefessiz, yürüyorum yıldızlara…