Bir adım atsan,
yol değil, kader serilir önüme.
Bir baksan gözlerime,
bütün karanlıklar susar içimde.
Seninle başlar her sabah,
güneş senin adını bilmeden doğmaz.
Bir dua düşer dudağımdan,
rüzgârın omzuna konar sessizce.
Ben sana ölürüm derdin ya,
ben o ölümü bin kere yaşadım.
Ama her defasında kalbim,
senin sesinle yeniden dirildi.
Yıldızlar kayarken dilek tuttum,
yağmurlar inerken seni andım.
Toprağın kokusunda,
bir yanım hep sana döndü, sevgili.
Ben seni sadece görmekle değil,
ruhumun elleriyle sevdim.
Bir gülüşün, bir ömürlük sığınaktı bana,
bir bakışın, zamanı mühürleyen sır.
Kimsesiz akşamların arka sokaklarında,
adını avuçlarımda ısıttım.
Bir lambanın sarı ışığında bekledim seni,
üşüdüm, yandım, yine de vazgeçmedim.
Çünkü ben seni,
ölümsüzlüğe inanan bir kalbin
en sabırlı köşesinde sevdim.
Ne eksildim, ne unuttum;
her yokluğun içinden varlığını çoğalttım.
Keşke,
bir kerecik sesinde yıkansaydı acılarım.
Keşke,
bir kerecik omzunda dinlenseydi yorgunluğum.
Ama bil ki,
bu dünya bizi ayırsa da,
aşk, zamana yenilmiyor sevgili.
Ben seni bir ömür değil,
bir sonsuzluk kadar seveceğim.
Çünkü senin gözlerinde
kendimi değil, kaderimi buldum.
Ve şimdi…
göğsümü yırtan her acıya,
zamanın her unutuşuna inat,
sana yemin olsun sevgili
bu kalp, bu can, bu şiir,
hep seninle, hep sana.
Bir gün yeniden karşılaşırsak,
benim yüzümde seni,
senin kalbinde beni bulacaksın.
O vakit anlayacaksın:
aşk, ölmek değilmiş…
aşk, kalmayı bilmektir.


