Ben seni,
dünyanın sustuğu bir akşamda buldum.
Rüzgârlar durmuştu,
kuşlar bile susmuştu da,
bir tek kalbim,
“İşte o,” diye haykırıyordu.
Sen bana dokunmadın,
ruhumun en ıssız köşelerine yürüdün.
Adını bilmeden,
yolumu ezberledim.
Bir çocuğun, yağmurlu bir günde
annesinin ellerine koşması gibi,
koştum sana.
Islanmaktan korkmadan,
üşümekten çekinmeden…
Sen benim uğurlu yolumsun.
Dikenli patikalar, suskun vadiler,
yıldızsız geceler aşsam da,
hep sana çıkar bütün yollarım.
İçimde, sana sakladığım bir bahar var.
Kuşlar yuva kuruyor,
çiçekler gözyaşlarımla sulanıyor.
Sana her seslendiğimde
bir cemre daha düşüyor yüreğime.
Ve bak,
hangi şehirde üşürsem üşüyeyim,
hangi sokakta kaybolursam kaybolayım,
senin adını fısıldayınca
buluyorum yolumu.
Ben seni,
dünyanın bütün yorgunluklarına rağmen sevdim.
Ve sevdikçe,
dünya güzelleşti gözümde.
Sana bir ömür yetmez,
bir ömrüm daha olsa,
onu da sana adardım.
Uğrunda ömür tükenmezdi,
çünkü sen benim sonsuzluğuma
adını yazdın…
Seninle kaybolmayı,
seninle bulunmayı,
ve sonsuza dek
seninle yürümeyi seçtim.
Çünkü…
Sen benim uğurlu yolumsun.
Ve biliyor musun,
senin adınla dua etmeyi öğrendim.
Bir ırmak gibi akıyorum sana doğru,
köprüler yakmıyorum,
geri dönüşler bırakmıyorum ardımda.
Çünkü senden sonrası yok.
Çünkü seni bulmuşken,
dünyanın bütün eksiklerini unutuyorum.
Bir serçe yüreğiyle korksam da bazen,
senin adınla cesur oluyorum.
Bir çocuğun gülüşü gibi saf,
bir annenin duası gibi temiz,
sana açıyorum yüreğimi.
Ve anlıyorum,
seni sevmenin,
tanrıya şükretmek gibi bir şey olduğunu.
Gözlerim doluyor,
içim taşmıyor,
çünkü her damlasında sen varsın.
Bana kalan ömrümde,
bir gün değil,
her gün senin adınla uyanmak istiyorum.
Bir sabah çiği gibi düşmek istiyorum avuçlarına,
ve orada, sadece orada
ömür boyu uyumak…
Sonsuzluk ne renk bilmiyorum,
senin gözlerinde
ilk defa bir sonsuzluğun rengine dokunuyorum.
Sen benim uğurlu yolumsun.
Ve artık biliyorum:
Kayıp da olsam,
kırık da olsam,
yıkılsam da,
seninle her şeyim tamam.
Çünkü aşk,
seninle başladı bende…
ve asla bitmeyecek.