Sanki senin her adımında gökyüzü var,
gözlerinde deniz kokusu,
yüzün, bir köy sabahı gibi yumuşak,
yürüyüşün, göllerin huzuru,
fırtınalarla dans etmiş, ama yıkılmamış.
Sende bir sır var,
ellerin kırmızımsı,
tutkunun gölgesi parmaklarında,
avuçlarında eski bir şarkı saklı,
dokunduğun yer büyüye dönüşüyor,
gönlünde bir çiçek açıyor,
kökleri toprağın en derin yerinde
ve her dokunuşunda gökler ağlıyor.
Sen bir rüya gibisin, sözlerin, bir dağ yelinin gölgesinde yankılanıyor,
Gönlünden geçen her melodi, yıldızları yolundan saptıran bir ışık,
sesin, bir zamanlar kaybolan bir umut gibi,
ve her hecesinde bir çocuksevgisi var.
Saçlarını her savurmanda geceyi alıp getiriyorsun,
dudakların, kışın ilk çiğ tanesi,
konuştukça zaman dönüp seni dinliyor.
rüzgar, teninin yolunu izliyor,
fısıltın geçmişin sırlı satırlarına sızıyor.
Sende bir efsane var,
sanki bilge bir kadının gözleri,
gözlerin derin gölgeler, bakışlarında gizli bir dünya,
kaşların ise gizli bir gecenin koruyucusu.
gece, yıldızları topluyor ve seninle paylaşıyor, gözkapaklarında çok eski bir masal var.
Sende bir çiçek var,
daldan düşen her ışık sana yöneliyor,
yüzüne vurduğunda güneş, gönlümde bir okyanus açılıyor.
bir şair, en derin dizesini sana söylüyor,
bir kuş, en özgür şarkısını burada öğreniyor.
Sende beni çağıran bir ışık var,
yüzümde her nokta, sana doğru yanıyor,
bil ki, bu ateş göklerden düşmüş bir yıldızdan. ellerin toprağa değdiğinde, çimenler seni bekliyor,
ve her yaprak, senin adını söylüyor.
