Kızıl bir gece
Gece de hüzün
Hüzünler için de,gülistan.
On iki yaşın da,küçük masum bir gül kurusu,
Ezik yanlışların dudaklarında ki hazin türkü,
Sarmaşıklara dolanmış bir dolunay,
Soytarılara direnen inançlı/inatçı bir sırça !
Kapının eşiğine koyup küflü yalnızlıklarını
Bilmeden, mutluluğun tadını anlayamadan
Kaderine yürüdü, yol tozlu bir sırattı ….
Hayat dediğin, onurlu bir yaşamın
Sızlayan kalp ağrısı değilmiydi zaten
Çocuk yüreğinin zamansız zemherisi
Vurdu kimsesiz kaygılarının kuytularını
Kanayan avuçlarının çığlığını duymadı kimse,
Ve anasının en masum içli ninnileri çınladı kulakların da…
Hasat mevsimin de budanan,
Mülteci gençliğinin dudaklarına
Duru bir öpüş sürdü gizlice.
Dilin de,ağrı kesici sözcükler biçimlenirken,
Hüznünün eteklerin de bahar gelmişti çoktan
Aksak ve tökezlemiş bir berdelle başı dardaydı ve
Gelmekle yine geç kalmıştı,urbası yırtık umut
Şimdi çıplak gerçeklere düşüyordu küskün merhabalar…
Uyuyan yalnızlıklar gece voltasındaydı
Yürek acıları,en koyu düşünceleriyle.
Sabırsız ayetler biriktiriyordu kırılmış yenilgilere
Diline dolanırken, umarsız plansız bir hayat
Ardın da sağanak yağmurlar bırakan bir hiçlikti…..
Soysuz bir hengâme de,kar da üşüdü çiçek.
Sessizliğin özlemli tuzakların da, şiir üşüdü.
Aklını yitirmiş çocuk hayallerini sobelerken
Körkütük yarınların iliklerine kadar tel örgüler çevrildi.
Düşler tezgâhı kurulurken, saçlarının mevsimine
Koynu boş hayaller, mavi gözlerinin göğüne saklandı
Kanamalı korkulara siper etti yüreğini.
İkindi güneşi,köyünün ırmağında yıkanırken
Sırça bir yürekle yattığı zulalar da yakaladı ölüm,
Manolya perçemli Işıklar yağdı uykusuz acılarına….
Korkularına sarılıyor ve
Sabırsız bekleyişler sürüyordu,
Cılız ihtimallerle beslediği umutlarına.
Ne zamandır,
Günlüklerin heybesi hüzzam acılara gebeydi
Patavatsız buruk cümleler düşüyordu güncesine
Yüreği buruk şarkılar besteliyordu küçük kınalı ellerine
Dalıp , dalıp gittiği hüznünün avuçlarına
Dilini bilmediği göçebe kuşlar tünüyordu
Şimdi düşlerinin sancısı silkelerken efkârını
Kasvetli, vakitsiz hasatlar kuşattı hayatını
Kurşuna dizdiler bedenine sahip çıkanlar
Şimdi bu toprak mı saklayacak senin suçsuz bedenini ?
Bağışla bizi tanrım,rehin kaldık duldasız gecelere
Dağların göçünde hıçkırıklı bir özlem kaldı geriye
Kurtlar sofrasın da bölük, bölük payladılar canını
Düşsel çığlıklarıyla, bir hiçe berdel edildi bu deli yürek
Toprağımın asi büyüsü gülüm, baharlar beklesin hicranını,
Kimbilir ,günün birin de yeniden/yine gelirsin,
Ve kimbilir,medeniyet yeniden dirilir,
Şimdi ekmeğimizin içinde artık kanın,
Bu kadar mı değersizdi senin o güzel, mahsun canın..?