Zor kadınmışım…
Dedikleri buymuş meğer:
Boyun eğmeyince,
Yalnız yürüyünce,
“Ben varım!” diye haykırınca
Ve hayata her şeye rağmen sahip çıkınca…
Zor kadınmışım,
Çünkü omzumda ne anne yorgunluğu eksik,
Ne kardeş yükü,
Ne de ekmeğin ucuna ilişmiş
Yarım kalmış umutlar…
Zor kadınmışım,
Çünkü ben her sabah
Aç karnına dua edip
Tok gözle kapı çalanlardanım.
Çocuk okula aç giderken
Ocağa umut koyup
Bir tas çorbayla şükür edenlerdenim.
Benim ellerim fırın gibi sıcaktır,
Ama kimse bilmez o fırının içinde
Kaç bayram yanmıştır hasretsiz.
Benim gözlerim gülünce parlar,
Ama kimse bilmez
O ışık kaç geceyi tek başına delmiştir.
Ben öyle bir kadınım ki,
Aynada kendime bile “dayan” dedim çoğu sabah.
“Kimse anlamazsa da olur,
Yeter ki ben anlayayım” dedim.
Kendime siper oldum,
Yaralarıma ilmek ilmek dikiş oldum.
Ben zor kadınım…
Çünkü kolay unutmadım.
Ne kalbimi kıranı,
Ne gözlerimi ağlatanı,
Ne de çırılçıplak kalmış bir “güven”i
Yamalı bir umutla örtenleri…
Zor kadınım evet,
Aynı zamanda;
Bir çocuğun başını okşarken
Yumuşacık olabilen,
Sevdiğinin omzuna başını koyunca
Sessizce dua edebilen bir kadınım.
Benim içimde kadın yok sadece,
Benim içimde;
Yörük anneleri var,
Tütün tarlasında çocuğunu sırtında taşıyanlar,
Balkonda çamaşır asarken
Hayatla barış imzalayanlar var.
Zor kadınım çünkü
Görünmez bir emek gibiyim.
Makbuzu olmayan fedakârlık,
Adı anılmayan kahramanlık gibiyim.
Ve buna rağmen içimde
Hâlâ bir şiir yazacak kadar
Güzellik biriktirmişim.
Beni sevecek olan,
Önce yüreğimin yükünü omuzlasın.
Sonra dizlerimin üzerindeki
Nasırları okusun.
Ve en son gözlerime baksın:
Güldüğümde bile ağlayan o derinliğe.
Zor kadınsın, diyorlar.
Çünkü gülerken diz çökmem,
Ağlarken eğilmem,
Ve sevilirken teslim olmam.
Her isteyene “tamam” demem,
Her “kadın dediğin” cümlesine
El pençe divan durmam.
Zor kadınım, evet,
Çünkü önce insan olmayı öğrendim
Kadın olmaktan bile önce.
Ben kimsenin gölgesinde büyümedim.
Kendi karanlığımı kandillerle aydınlattım,
Kendi fırtınamdan yağmur büyüttüm.
Ne göz süzerek yol buldum,
Ne de baş eğerek sevildim.
Sevildiysem, inadımla, direncimle,
Bir liman gibi değil,
Fırtınaya kafa tutan gemi gibi sevildim.
Ben zor kadınım, çünkü rahatına düşkünlere
Rahatsızlık veriyorum.
“Niye boyun eğmiyor?” diyenlerin
Boynundaki zinciri görüyorum.
Ben onların ezberini bozan,
Rahatını kaçıran,
Sistemin uykusuna uymayan
Bir alarmım!
İyi bir insan olmak,
Herkesin isteğini yerine getirmek değil.
Bana “iyi kadın” diyorsan,
Önce yüreğimi dinle.
Ben, birinin kuklası değilim.
Sahneye çıkınca iplerimi kimse tutamaz.
Gülersem içimden gelir,
Seversem içimden taştığım içindir.
Sısarsam…
O suskunluk var ya…
İşte o zaman dağ devrilmiş demektir.
Ben zor kadınım,
Çünkü kalbimi süs eşyası yapmadım.
Kimseye sunmadım
“Al bak, kullan dilediğince” diye.
Kalbim, kutsal bir tapınak gibi
Yanına ayakkabıyla girilmez,
Hürmetsiz giren,
Kendi ayak sesinden utanır.
Evet zor kadınım…
Ama bu zorluğumda
Bir şairin dili var,
Bir annenin duası,
Bir bilgenin susuşu var.
Zor kadınm belki.
Lolay tüketilen aşklara,
İki söze kanan yüreklere,
Ve hevesi aşk sananlara göre belki.
Oysa ben,
Zaman gibi gelirim.
Yavaş, derin ve unutulmaz.
Zor kadınım çünkü…
Bu dünyanın kolayına alışmamaya
Ant içmiş bir kalbin sahibiyim.