yazi
Feride Ozbilge
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Makaleler
  4. YENİDEN DOĞUŞ..

YENİDEN DOĞUŞ..

featured

Can’ın ardından hayatımda yıllar boyu süren bir kış vardı.
Geceler öylesine uzun, günler öylesine ağırdı ki, bazen nefes almak bile zor geliyordu.
Ama bir sabah, ilk kez güneşin gözlerime vurduğu o an, içimde bir kıvılcım belirdi.
O kıvılcım, ‘artık bitmeli’ dedi.
Yeniden doğmanın tam zamanıydı.
Kendi içimde yanan o ateşi fark ettim; ne kadar zor olsa da yaşamaya devam etmek, kendimi sevmek, yeniden sevmek…
Can’ı kaybetmiş bir kadın değil, hayatı kucaklayan, umutla bakan bir ruh olmalıydım artık.
Adım adım, tereddütle, bazen tökezleyerek ama hep ileriye doğru yürüdüm.
Ve anladım ki, yeniden doğmak, cesaret gerektirir; en çok da kendini affetmekle başlar.
Bu yolculukta öğrendim ki, en büyük kahramanlık, kendi içindeki karanlıkta bile ışığı bulabilmektir.

KENDİME HEDİYE

Her yıl Can’ın doğum gününde bir ritüelim vardı: kendime bir hediye almak.
Başlarda zor gelirdi, kendimi seviyorum diye bir şeye inanmak çok uzaktı.
Ama zamanla anladım ki, o hediyeler, sadece nesneler değil, kendime verdiğim değerin sembolüydü.
Kimi zaman küçük bir kitap, kimi zaman sevdiğim bir parfüm, bazen de uzun zamandır gitmek istediğim o sergiye bilet.
Her hediyede, ‘Ben buradayım, değerliyim’ diye fısıldardım.
Ve en güzel hediye, kendimle geçirdiğim zaman oldu; kahkahalarım, gözyaşlarım, ve en çok da suskunluklarım.
Kendimi sevmek, bana dünyadaki en güzel armağanı verdi: özgürlük.
Artık biliyorum ki, bir kadının kendine olan sevgisi, hayatındaki en sağlam dayanak.

YOLCULUK BAŞLADI

Bir sabah uyandım ve anladım ki, artık geçmişin gölgesinden sıyrılma zamanıydı.
Can’ın yokluğuyla yıpranmış, yorgun bedenim ve ruhum, yeni bir yolculuğa çıkmalıydı.
Yanıma sadece cesaretimi ve kendime olan inancımı aldım.
İlk durak, kendimle barışmak oldu; geçmişin yüklerini bırakmak, affetmek, ve en çok da sevmek.
Sonra çevreme baktım; dostlar, yeni ilhamlar, farklı yollar…
Her adımda, hayatın bana sunduğu küçük mucizeleri keşfettim.
Kendime sarıldım, eksiklerimi değil, kazanımlarımı gördüm.
Ve artık biliyorum: hayat, sadece yaşamak değil, yeniden yaratmak ve kendini yeniden keşfetmek demekmiş.
Bu yolculukta öğrendiğim en önemli şey; bazen yola yalnız çıkarsın ama asla yalnız yürümek zorunda değilsin.

ÖZGÜRLÜĞÜMÜN KOKUSU

Can’la yaşadığımız yılların ardından derin bir sessizlik çökmüştü hayatıma.
O yıllar, bazen fırtına, bazen sükûnetti; ama hepsi içimde bir yerlerde kıpırdanan isyanlardı.
Can gitmişti, ama geride bıraktığı fırtına hala dinmemişti.
Bir gün uyandım ve anladım ki; özgürlük, dışarıda değil, içimde saklıymış meğer.
Kendi kararlarımı verebilmek, kendimle barışmak, hatalarımı kucaklayıp düşüp kalkmak…
Özgürlük, kendi hikayemin kahramanı olmakmış.
Artık kimseye hesap vermeden, kimsenin gölgesinde değil; kendi ışığımda yürüyordum.
Ve o ışık, hayatın en güzel kokusuydu: özgürlüğün kokusu.
Kendimi sevmek, önce inanmakmış kendime; o an öğrendim bunu.
Yıllar boyunca kaybolduğum o karanlıkta, özgürlüğümün kokusunu bulmak, yeniden doğmak gibiydi.
Ve şimdi biliyorum: En zor anlarda bile özgürlük, ruhun en güzel hediyesi.

YARALARIMLA DOST OLMAK

Yaralar… İnsan hayatında ne çok yara var, değil mi?
Bazıları görünür, açık açık kanar, bazıları ise derinlere gizlenir, sessizce acıtır.
Can’ın gidişiyle açılan yaralar, ilk başta sadece acı ve boşluktu.
Ama zamanla anladım ki, bu yaralar benim en gerçek dostlarımdı.
Her bir yara, yaşadığım bir hikâyenin izi, alınan dersin hatırasıydı.
Onlarla savaşmayı bıraktım, onlara sarıldım.
Kendime izin verdim; kırılmaya, ağlamaya, iyileşmeye.
Ve öğrendim ki, gerçek güç; yaralarımızla barışmakta, onlarla dost olmaktaymış.
Yaralarım, beni ben yapan, ruhumun derinliklerinde birer yaşam kaynağı oldu.
Artık korkmuyorum acıdan; çünkü her yara, içinde büyüyen bir umut taşıyor.
Ve bu dostluk, bana en büyük hediyeyi verdi: kendimi olduğum gibi kabul etmeyi.

YENİ BAŞLANGIÇLARIN KAPISI

Bir kapı vardı önümde; ardında bilinmezlikler, korkular, umutlar…
Can gittiğinde o kapı ağır ağır açıldı.
İçeri adım atmak cesaret isterdi; ama hayatımda ilk kez gerçekten korkmadım.
Çünkü biliyordum, o kapı yeni başlangıçların, tazelenmenin, kendime yeniden doğuşun kapısıydı.
Adım adım ilerledim; bazen tereddütle, bazen umutla dolu yüreğimle.
Geçmişin gölgelerini ardımda bırakarak, kendime yeni bir yol çizdim.
Yeni başlangıçlar, sadece yeni insanlarla değil, en çok kendimle yapılan barıştı.
İçimde büyüyen cesaretle, hayatın her anını kucakladım.
Ve anladım ki, her kapanan kapı aslında bir diğerinin habercisiydi.
Yeni başlangıçların kapısı, cesaretle açılır ve hayatı anlamlandıran bir mucizedir.
Şimdi biliyorum; her son, yeni bir başlangıcın ta kendisidir.

VE BİL Kİ…

Yaşamın en güzel sırrı, her kayıpta saklıdır.
Her kapanan kapı, yeni umutlara açılan bir pencere olur.
Yaralar, geçmişin yükü değil, geleceğin anahtarıdır.
Ve en önemlisi: Kendi içinde barışan, kendini seven bir yürek,
dünyadaki en güçlü, en özgür varlıktır.

Kendine sarıl, usulca sev, sıkıca tut.
Çünkü yeniden doğmak, en büyük mucizedir.
Ve sen o mucizeyi taşıyorsun.

YENİDEN DOĞUŞ..
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet