yazi
Feride Ozbilge
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Makaleler
  4. SEVMENİN UZUN SINAVI

SEVMENİN UZUN SINAVI

featured

Bazen hayat, insana “ya sev, ya öl” der.
Ve ben, ölmeden yaşamayı sevgiyle öğrendim.
Bir sabah, dünya durdu . Zaman benden en kıymetlimi aldı.
Ama ben o gidişin içinde kalmayı değil, kalanı yaşatmayı seçtim.
Kader önümde bir dağ gibi durduğunda, ellerimle sevdim o dağı
çünkü biliyordum, sevgi bazen dua gibi, bazen dağ gibi sessizdir.

Bazı yollar sessiz başlar, sessiz biter.
Ama o sessizliğin içinde ne çok fırtına kopar, ne çok dua filizlenir.
Benim yolum da öyleydi.
Felek defalarca karşıma çıktı; bazen bir hastalıkla, bazen bir eksiklikle, bazen de uzun gecelerin suskunluğuyla.
Ama ben hiçbirine “neden ben” demedim.
Çünkü bilirdim sevgi sorgulanmaz, yaşanır.
Ve yaşarken sabırla yoğrulursa, insanın kalbi taş değil, rahmet olur.

Hayat uzun, yollar dikenli, gökyüzü kimi zaman gri ve ağır…
Ama ben öğrendim ki, felek ne kadar sert dönse de, kalbini sevgiyle donanmış bir insan, onun çarklarını yavaşlatabilir.
Yorgun bedenim bazen çöker gibi olsa da, içimdeki umut ve affedebilme gücü feleğin oyunlarını törpüler, yıldızlara açılan bir pencere olur.
İncitmeden, kırmadan ama dimdik… İşte o zaman felek de susar, çünkü gönül yalnızca sevgiye boyun eğer, öfkeye değil.

Bazen bakıyorum, yıllar geçiyor… On yıl olmuş.
Bir ömürden sayılacak kadar uzun, ama bir kalp atımı kadar da kısa.
Eşim , benim can yoldaşım, kelimesiz bir dünyanın içinde yaşıyor artık.
Konuşamıyor, yürüyemiyor, ama ben onun gözlerinden hâlâ o aynı ışığı görüyorum.
Bir zamanlar bana “gözüm” derdi, şimdi sadece bakıyor… Ama ben o bakışta hâlâ bütün cümlelerini duyuyorum.
Ben hiç “neden ben” demedim.
Belki kaderi sorgulamadım ama kaderle sessizce anlaşmayı öğrendim.
Çünkü sevgi, bazen bir dua gibi sabretmektir; bazen bir yara gibi kanayıp susmaktır.
Ve bazen de bir gülümseyişin içinde bütün acıyı saklamaktır.

Eşim, bir zamanlar bana şiirle bakardı.
Şimdi kelimelerimiz eksik ama gözlerimiz konuşmayı hiç bırakmadı.
Ben o gözlerde hâlâ “ben buradayım” diyen bir ruh görüyorum.
Ellerini tuttuğumda, zamana değil sevgimize sarılıyorum.
Yoruldum mu? Evet, bazen…
Ama vazgeçmek, benim kitabımda hiç yazmadı.
Benim kalemim, direnenlerin mürekkebiyle yazıyor.

Ellerim onun ellerinde, zamana direnmekten çok, sevgiyi diri tutmak için kenetlendi.
Artık konuşmalarımız kelimelerle değil, kalbin titreşimiyle oluyor.
Bazen sadece bir nefes yetiyor anlatmaya; bazen bir suskunluk, bin cümleden daha anlamlı.
Ve ben anladım: aşk, yürüyen iki bedenin değil, direnen iki ruhun yolculuğudur.

Hayat ne kadar ağır olsa da, ben her sabah yeniden seviyorum onu.
Bir kahve kokusunda, bir kuş sesinde, bir gülüşümde…
Çünkü sevgi, emek verilince çoğalıyor, şikayet edilince eksiliyor.
Ben şikayet etmedim, etmeyeceğim.
Bilmiyorum, bu sabrım yaşam bitene kadar mı sürer…
Ama biliyorum: sevgim hiç bitmeyecek.
O benim bir yanım, bazen nefesim, bazen sessizliğim, bazen şiirimin gölgesi.
Belki dünya değişir, felek yine döner, ama ben sevmekten vazgeçmem.
Çünkü ben sevgiyi bir görev değil, bir varoluş biçimi olarak seçtim.

Bu yolda yalnız olmadım hiç.
Annem o güçlü kadının duası, benim her sabah yeniden doğuşumdur.
Sözü az, sezgisi derin; bir bakışıyla hem yarayı görür, hem merhemini bulur.
O, hayatın iç sesidir.
Ne zaman dizlerim titrasa, sesiyle diriltti beni.
“Sabır bazen mucizedir kızım,” derdi.
Ve ben o mucizeyi yaşadım.
Kardeşlerim. Yorgun günlerimin gülüşü, omzumun gölgesi oldular. Elimi hiç bırakmadılar.
Birlikte yürüdük, birlikte sustuk, birlikte ağladık.
Ve ben her seferinde yeniden doğdum.
Bazen yorgun omuzlarıma umut oldular, bazen suskunluğuma kelime. Biz, sevgiyi paylaşarak çoğaltmayı öğrendik. Çünkü sevgi, bölünerek değil, dokunarak büyür.

Sonra Boncuğum…
Yeşil gözlü, tüylü bilgem…
O, kelimelerin yetmediği bir candı.
Yeşil gözleriyle bana “buradayım” derdi hep.
Onun sevgisi, evin içinde bir sıcaklık, bahçede bir nefesti. Bir kediden çok, bir dosttu; bir sırdaş, bir sığınaktı. Sessizliğin en yumuşak yerinde otururdu,
acıya sesini değil, varlığını koyardı.
Şimdi yok… ama hâlâ her sabah, adımlarıma karışan bir iz gibi, varlığını hissediyorum.
Belki mezarını bilmem ama kalbimdeki yerini sonsuza kadar biliyorum. O sadece bir kedi değildi; hayatın tam ortasında duran, sessiz bir öğretmendi. Bir bakışıyla “sabret” derdi, bir mırıltısıyla “geçecek”…
Geceleri onun yanımda kıvrılıp uyuması, sanki Tanrı’nın “yalnız değilsin” demesiydi bana.
Bazen sadece patisini koyardı dizime, dünyadaki bütün acılar dururdu o anda.
Onun sevgisi, kelimesiz bir iyileşmeydi.
Ne çok derdimi unutturdu, ne çok gecemi sessizliğe yumuşattı.
Gitti ama izleri bahçemde değil, kalbimde kaldı.
Ve ben her rüzgar estiğinde, onun tüylerini değil, sabrını hissediyorum artık.

Yıllar geçti…
Zaman yüzüme çizgiler ekledi ama yüreğim hâlâ ilk günkü gibi inançla atıyor.
Çünkü öğrendim ki, insanı hayatta tutan şey ne gençlik ne de kolaylık; sadece sevgidir.
Birini koşulsuz sevmek, hayatın en sessiz mucizesidir.
Sevgi, engellerin dilini çözer, acının rengini yumuşatır, zamanı sabırla ehlileştirir.

Bugün dönüp baktığımda, “bunu nasıl başardım” diye sormuyorum artık.
Çünkü ben başarmadım.
Sevgi başardı.
Annemin duası, kardeşlerimin varlığı, Boncuğumun sessiz dostluğu…
Hepsi bir araya geldi ve bana şunu öğretti:
Gerçek güç, pes etmemekte değil; her şeye rağmen sevebilmekte saklıdır.

Hayat bana çok şey aldı belki, ama sevgiyi öğretmekten geri durmadı.
Artık biliyorum insan en zor sınavlarda büyür, ama en derin sevgiler o sınavlardan doğar.
Ve ben hâlâ her sabah kalkıp “şükür” diyebiliyorsam, bu sevgidendir.
Belki sabrım yaşam bitene kadar sürmez,
ama sevgim…
O asla bitmeyecek.
Çünkü ben sevmeyi bir yük değil, bir lütuf bildim.
Ve feleğe dönüp yine söylüyorum:

Yaşam ne kadar sürer bilmiyorum.
Ama biliyorum ki, sevgim hiç bitmeyecek.
Belki bu dağ hep orada duracak ama ben artık o dağın eteklerinde çiçek açmayı öğrendim.
Çünkü sevgi, en zor yolları bile cennet bahçesine dönüştürür.
Sevgi bitmez. İnsan sevdi mi, zamanın elinden kurtulur.
Beden yorgun düşer, yollar biter, kelimeler susar…
Ama sevgi, hep bir yerlerde nefes alır.
Benim nefesim o . Ve o sevgiyle atan bir kalbin nefesi.

Ve belki günün birinde,
Can yeniden konuşur, ben yeniden dinlerim.
Ama o güne kadar, bu sessizlikte bile
biz hâlâ konuşuyoruz.
Çünkü gerçek aşk,
konuşmadan da anlaşabilmektir.

Bugün anlıyorum ki; sabır, beklemek değil, sevgiyi taşımayı bilmektir.
Ve gerçek sevgi, bir ömrü değil, bir kalbi taşır.
Yoruldum mu? Evet.
Ama hiçbir yorgunluk, sevmekten vazgeçmek kadar ağır değildir.
Bazen tek mucize, gitmeyen bir kalpte saklıdır.
Benim mucizem, kalmam oldu.

Çünkü hayat, sevileni yaşatmak kadar, sevgiyi yaşatmayı da ister.

SEVMENİN UZUN SINAVI
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VakaHaber.CoM ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet