Kanamalı uykuların celseleri başlar birazdan
İçim dışım hüzzam, dolunay
Sırtımda heybem
Heybemde arkası yarınsız piyesler…
İhlal edilmiş bir yol haritası yüreğim
Durgun asiliğin çöllerinde yeşerirken günbatımı
Ben sarılıyorum öfkemin sabrına …
Eşgâlsiz bir günün sonu
Yalnızlığın senfonik kalabalığında
Kurak sözcükler oluyor dilimdeki vebal
Cümlelerin hayalperest nağmelerinden
En hoyratını seçerek
Güneşin yanık rahmine gömüyorum
Tılsımlı anıların çığlığını kusarak…
Şimdi
Gece vardiyasında bir tutam ecel
Güzergahı belirsiz ilahi adaletiyle
Hamallara yüklüyor çocuk ezgilerini
Ve ağır aksak dileniyor gece
Namludaki yağmura sevdalı
son ağlamaklı tren geçerken kirpiklerimden
Isınıyor gülüşlerim…
Biriktirdiğim uzun ömürlü sancıları takas edip
Hasret ödünç alıyorum seyyar satıcılardan
Bir bilinmezliğe, renksiz özlemler iltica ediyorum
Arayıp nergis kokulu çocukların
Körpecik kıyametlerine sabır oluyorum…
Başımın kıblesindeki dualarda
yaşlanıyor düşlerim
Çığlıklarla göveriyor bahçem
Vicdan seherinde kuşlar ağlıyor
Bense kanayan dünler çekiyorum
İnatla kör kuyulardan…
Ve dilsiz falcının küskün voltalarıyla
anlattığı çingene masalıyla
Daha bir koyulaşıyor yüzümde acılar.
Ben ıssızlaştıkça kalabalıklaşıyor kötülük
Gözlerimde çokça hüzün ağlarken
Heybemde çocuklara
Ölümsüz ninniler besteliyorum…