En büyük armağan; bir insanın sana gülüşünü emanet etmesidir.__
Bir gülüş bıraktın avuçlarıma,
suskun bir şehrin uyanan sesi gibi
çok şey yarım kalmışken
yalnız senin gülüşün tamamladı içimdeki boşluğu.
Kıyamet gecelerinde bile
o gülüş gelir aklıma,
karanlık duvarlarıma ay ışığı sürer,
ellerimin titreyen çizgilerine
sonsuzluk yazar.
Gözlerin, uykusuz dualarıma konan
bir beyaz kelebekti,
ama ben
en çok gülüşünde sığındım hayata;
çünkü o gülüş,
bir ölüyü bile diriltecek kadar
delicesine güzeldi.
Sesinde kırık bir mevsim vardı,
gülüşünle bahar taşırdın
dallarımın kuruyan yerlerine
ben sana tutunamadım,
bir tek gülüşün kaldı bende,
çünkü bazı mucizeler
yalnız bir tebessümde gizlenir.
Zaman usul usul çekildikçe bedenimden
yaralarımı yokladım,
hangi sözden kanadım,
hangi bakıştan düştüm bilmiyorum
bilirim, senin gülüşün,
içime sürülmüş bir iksir gibi
yıllarca ayakta tuttu beni.
Bir şiir okur gibi
geçtim hatırandan,
kulağımda asılı kalan sesin,
gecenin en dipsiz kuyularında bile
yolumu buldurdu bana.
Ey gülüşüyle kalbimi mühürleyen,
şimdi bin yıl sonra bile
adıma hatırlanacak tek izsin
bir gün adını unutsam,
gözlerini unutsam,
yüzünü bile unutsam
emin ol,
gülüşün kalır bende.
Bir çocuk rüyası kadar masum,
bir annenin duası kadar berrak
bir gülüş, işte o gülüştü bana kalan
ne öfke silebildi izini
ne de zamanın çürütücü eli;
sen gittin ama
gülüşün hâlâ soframda ekmek gibi,
su gibi,
eksilmez bir umut gibi durur.
Bir gün her şey bittiğinde
yorgun kalbim susmayı öğrendiğinde
belki son nefesimde
ruhum senden vazgeçer
hatırla, dudaklarının ucundaki o ışık
hep kalır bende.
__Hatıralar unutulur, ama gülüşler insanın damarında akar__